Menu
2 Ocak 2018

Edebiyat'tan beyaz perdeye, beyaz perdeden tiyatroya bir kült: Otomatik Portakal

Cansu Fırıncı

 

Anthony Burgess'in romanından 1971 yılında sinemaya uyarlanan ve yönetmen koltuğunda Stanley Kubrick'in oturduğu Otomatik Portakal, 2017 yılında Türkiye'de tiyatro sahnesine taşındı.

Kadıköy'de mütevazı bir salonda Şekspir'den yeni metinlere kadar sıra dışı oyunlarla adından söz ettiren Küçük Salon prodüksiyonu olan oyunun yönetmeni Emre Tandoğan.

Oyun saati yaklaşıp kapı açıldığında ilk dikkat çeken şey salonda yan yana duran üç klozet.
 

Orta sınıf aileye mensup bir gencin rutin hayat eğrisini kabullenmeyip, gelecek perspektifinden yoksunluktan doğan kör bakış açısıyla birlikte içine yuvarlandığı suç ortamıyla açılır metin. Ne sıkıcı düzen, ne eğitim, ne de gelecek umurlarındadır bu gençlerin. Uyuşturucu, seks partileri, çete savaşları, gasp, tecavüz ve cinayet...

Olayların tüm akışı boyunca karakterler kendilerine has uydurulmuş bir argoyla konuşurlar. Cinsellik ve şiddet ögeleri bol bol kullanılır.

Roman orta sınıf yaşamın güvenlik takıntısı ve düzenin suç üreten ve kendini aklayan yapısı arasındaki bağlantıyı asla gözden kaçırmaz.

Sinema filmi ise suçun sinematografisi ve temponun düşürülmemesini baz aldığı için romanın sınıfsal vurgularının üzerinden atlayıp geçer.

Emre Tandoğan da rejisinde sinema filmindeki bakış açısına benzer bir yorum kullanmış.

Şiddetin estetiğini, şiddet ögelerinden fazlasıyla yararlanarak rejinin önemli bir unsuru olarak kullanmış. Ancak sahneleri stilize ederek Tarantino'nun neredeyse şiddeti kutsayan çarpık algısından uzak durmayı da başarmış. Aynı şeyi cinsellik unsuru için söylemek de mümkün.

Oyuncular neredeyse sinema perdesinden fırlayıp sahneye inmişler gibi. Filmdeki kimi karakterleri, jest, mimik ve tonlamalarıyla birebir taklit ederek oynuyorlar kimi sahneleri. Bu da ayrı bir lezzet katıyor.

Üç oyuncu zaman zaman değişerek birden çok rol kişisi olarak oynuyorlar rollerini. Üçünün de sahne sempatisi yüksek. Aralarındaki uyum ve enerji seyirciye geçiyor.

Oyunun kimi bölümlerinin interaktif bir şekilde reji edilmesi, oyuncular ve seyirci arasındaki duvarın tamamen yıkılmasını sağlıyor.

İki perde süren oyunun soluksuz bir temposu var. Durup düşünecek vakit bırakmıyor seyirciye. Her şey olanca hızıyla birbiri ardına akıp gidiyor.

Oyunun, romanın içeriğinden biraz sıyrılıp aksiyon yönünün öne çıkmasının en önemli nedeni bu tercih. Oyunu dinamik kılan bir işlev görmekle beraber, suç, adalet, düzen gibi romana içkin kimi önemli tartışmaların seyirciye geçmesini de engelliyor.

Tekerlekli ve hareket kabiliyetine sahip klozetler rejinin dinamik yapısı için biçilmiş kaftan. Yatak, (orta sınıf) yemek masası, bar taburesi, araba, hapishane, kilise, hasta yatağı... Böylece aynı boktanlıktan nasibini almış oluyor. Emre Tandoğan romanın eleştirel içeriğini klozet seçimi ile sembolist yolla vermeyi tercih etmiş. İsabetli bir seçim olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Şimdinin moda deyimiyle saykodelik işler seven seyircilerin kaçırmaması gereken bir oyun.
 

Biletler biletix.com'dan temin edilebilir. Ocak ayı oyun tarihleri şu şekilde;

11 Ocak 2018 20:30
13 Ocak 2018 20:30
19 Ocak 2018 20:30
23 Ocak 2018 20:30

 

 

 

 


Herkes bilsin