Çağrışımlar en güçlü seyahat araçlarımız...
Sevinç Erbulak
Ercan Kesal haklı, çok haklı. Sanat eserleri hayatı değiştirmiyor. Onları izleyen, dinleyen, duyan, etkilenen 'insan' değişmeye karar verince, dünya değişiyor.
"Çukurun dibinde olduğunu bilirsin çoğu zaman ama keyfin yerindedir. Çünkü seni ilgilendiren küçük zaferler ve düş gücüdür. Dünya nimetleri onların olsun dersin. Elli metrelik yatlar, havuzlu villalar, palmiye ağaçları, güzel kadınlar ve yıllanmış şaraplar ilgini çekmez. Çünkü seni ilgilendiren sevinç, neşe, ruh, aşk ve danstır acılardan önce ve acıların içinde. Çünkü seni ilgilendiren güçlü bir yaşama arzusu ve keşfetme arzusudur nalları dikip de toprağın altına girmeden evvel, doyasıya yaşamaktır seni ilgilendiren" diyor Emrah Serbes yeni kitabı " Müptezeller" de.
Kayaları denizlerden daha derin bulanların kitabı. Öyle bir yazar ki Serbes, set karavanında bir oyuncu arkadaşımın da onu okuduğunu görünce tamam diyorum ya umut var hala, hem de çok ciddi var hani.
Serbes'in yazdıklarını okurken hayatımdaki hiçbir anıya veya insana yolculuk edemiyorum. Genellikle böyle oluyor çünkü. Çağrışımlar en güçlü seyahat araçlarımız. Güzel bir yazarın bir satırından 30 sene öncesine hemen gidivermek mümkün. Oysa Emrah Serbes bir şeyden, bir durumdan veya bir insandan bahsederken o durumun ya da o şeyin içinde buluyorum kendimi. Neler yapmışım ben böyle diyorum. Ne zaman yapmışım diyorum. Beni alıp istediği yere götürüyor onun cümleleri. Yalnız bir solukta okumanızı değil yavaş yavaş okumanızı salık veriyorum. Daha önce okumadıysanız da "Müptezeller" ile başlayın. Sonra almak isteyeceğiniz başka kitapları da olacak.
İnarritu'nun yepyeni filmi geldi ama gidemedim daha, haftayı hasta geçirdim. Filmin ismi "Julieta". Belki aynı zamanda gideriz.
Vizyonda olmayanlardan önerim "Cahil Periler". Ferzan Özpetek. Geçen gece harika bir doğum günü yemeğinde bir armağan olarak dostumun ellerindeydi. Masadaki herkes peki o sahne neydi, peki bu sahne neydi diye konuşunca; dostum isyan etti susun izleyemeyeceğim artık diye...
O an şöyle düşündüm, bir film yapıyorsunuz ve bir masa etrafındaki bütün insanlar heyecanla sahnelerinizi konuşuyor. Çoğu zaman bundan haberiniz bile olmuyor.
Ercan Kesal haklı, çok haklı. Sanat eserleri hayatı değiştirmiyor. Onları izleyen, dinleyen, duyan, etkilenen 'insan' değişmeye karar verince, dünya değişiyor.
Cahil Periler'i izlemediyseniz, Özpetek'in filmleri bir kutu halinde satışta artık. Hatta içine bende olmayan iki yeni filmi de eklenmiş. Öyle de alabilirsiniz yani arşiviniz için. Öyle tavsiye ederim ben de.
Cahil Periler'i izlerken kapı zilini çalıp beklediği bir an var kadının, tam orada beni hatırlayın olur mu? Beraber bekleyeceğiz kapının önünde çünkü.
Umarım geçen hafta bir oyuna gittiniz. Haftada bir, bir oyuna giderseniz sezon içinde 40 oyun bile etmiyor. Böyle düşününce insan şaşırıyor ama böyle işte.
Haftalık oyun önerim, Tiyatro İstanbul ve Ekip Tiyatrosu'nun ortak yapımı; "Popüler Gerçek". Cem Uslu'nun yazıp yönettiği oyun yeni başladı. Belki gittiğinizde karşılaşırız. Seni sana rezil eden oyun, yazmış bir seyirci. Günümüzün sosyal medya bağımlılığı üzerine tokat gibi satırlar ve sahnelerle karşılaşacağımıza eminim. Gidip, yüzleşmek gerek.
Sonra Ekip Tiyatrosu'nun bir oyunu daha var ama onu izleyince yazacağım. Vaktimiz var...
İyi seyirler, güzel okumalar...
Bu haftamızı da sendromsuz atlatabiliriz beraber, belki...