Menu
5 Mayıs 2017

Müttefik: Nerede o epik savaş aşkları!

Tuğçe Madayanti Dizici

Brad Pitt’i hiç bir filmde bu kadar gergin ve mutsuz gördüğümü hatırlamıyorum. Sanki setin bir köşesinde Angelina Jolie saklanarak onu izliyor ve her an önüne zıplayabilir gibi endişeli bir hali vardı.(Puan:55)

 

Brangelina Sorunsalı

Başrollerinde Brad Pitt ve Marion Cotillard gibi yürüyen en güzel canlıların olduğu, İngiliz senarist Steven Knight'ın (Eastern Promises, Locke) senaryosunu yazdığı ve özel efekt uzmanı Robert Zemeckis’in (Forrest Gump, Cast Away, Back to the Future) yönetmenliğini üstlendiği film ‘Allied (Müttefik)’ bu yılın en çok konuşulan yapımlarından biri. Filmin bu kadar konuşulmasının ilk sebebi elbette bu sağlam kadrosu. Ancak bunun dışında esas popülerliğini dedikodulara borçlu. Mevzu Brangelina efsanesinin bitmesi olunca az da olsa magazine girmemek olmaz. Brad Pitt'in, Angelina Jolie'yi başrol arkadaşı Marion Cotillard ile aldattığı ve bu yüzden Angelina Jolie’nin boşanma davası açtığı aylarca konuşuldu. Ancak gariptir ki verdiği bir röportajda partneri ile son derece mutlu olduğunu ve bunların hiç birisinin gerçeği yansıtmadığını söyleyen Cotillard geçen hafta filmin Fransa galasında partneri Fransız oyuncu Guillaume Canet’den ikinci bebek beklediğini fotoğraflarla da kanıtlamış oldu. Ayrıca Jolie’nin çocuklarının velayetini almak için böyle bir yalan uydurduğu da söylentiler arasında. Neyse bu kadar Hollywood dedikodusu yeter. Neyin ne kadarının doğru olduğunu kim bilebilir ki!

 

İki Afet Bir Felaket

O kadar çok film izleyince nasıldır bilinmez insanın önsezileri açılıyor. Yanlış anlamayın ön yargıları değil! Filmin benim için bir hayal kırıklığı olacağını izlemeden hissetmiştim. Nitekim öyle oldu. Filmin hiçbir anına hiçbir duygusuna giremedim, aşk inandırıcı değildi, gerilim yaratması gereken şüphe ise yüzeyseldi. Nerede o Hitchcock şüpheleri! Filmin kendisi çok hırslı ve bu hırsı fazlasıyla göze batıyor. Bazı iyi anları olan Allied filmi amaçladığı, savaş zamanı epik aşk kategorisine ne yazık ki girmeyi başaramıyor. Ama bu kategorinin en güzel örneklerinden olan English Patient ve Casablanca filmlerine öykünmeden de duramıyor. Kendi ülkeleri adına tetikçilik yapan Kanada asıllı Amerikan Max Vatan (Brad Pitt) ile Fransız Marianne Beausejour’un (Marion Cotillard) 1942 yılında Fransa yönetimi altındaki Fas’ın Casablanca şehrinde ortak görevleri sırasında tanışıyorlar. Nazileri öldürdükten sonra evleniyorlar. Marienne doğumdan sonar işini bırakıyor, Max ise Londra’da masa başı işine geçiyor. Filmi üç aşamalı görmek gerek. 2. Dünya Savaşı sırasında Casablanca’da ajan macerası, Alman jetleriyle bombalanan Londra’da aile saadeti ve Marianne’in Fransız değil aslında bir Nazi ajanı olduğu iddiası ile yaşanan şüphe ve gerilim.

Duygu akışı senkronizasyonu

İyi filmlerin seyirciyi ana karakterlerin birbirlerine aşık olduklarına ikna etmesi en fazla yarım saat sürmeli. Fakat bu filmde bir zorlama söz konusu. Belki bu kadar güzel, yakışıklı ve çekici oyuncuları olan yönetmen bu işi zaten oldu bitti sanmış olabilir. Ama hesap doğru çıkmamış. Brad Pitt ve Marion Cotillard’ın karşılıklı oynadıkları sahnelerde ciddi bir duygu akışı senkronizasyon sorunu vardı. İkili birbirlerinin repliklerinden sonra garip duraksamalar yaşıyor gibiydiler. Bu tür bir problem, üst düzey oyuncularda neredeyse hiç karşılaşmadığımız bir aksaklıktır. Bu duraksamalar aralarındaki ilişkiye erotizm, şüphe katmak için kasten yerleştirildiyse de sonuç başarısız olmuş. Ayrıca Brad Pitt’i hiç bir filmde bu kadar gergin ve mutsuz gördüğümü hatırlamıyorum. Yakışıklılığı bile bunu gizleyememiş üstelik. Biraz daha abartacak olursam sanki setin bir köşesinde Angelina Jolie saklanarak onu izliyor ve her an önüne zıplayabilir gibi endişeli bir hali vardı. Aslına bakarsanız bu dediğim ne kadar saçma görünse de çok şeyi açıklayabiliyor. Psikoloji önemli.

Botox oyuncunun zehridir

Brad Pitt’in yüzü neredeyse 3D animasyon karakter gibiydi. Yüzünde alışık olduğumuz mimikler, ezbere bildiğimiz yanak çizgileri vs. yok olmuştu. Tamamen bir boşluk ve düzlük vardı suratında. Oyuncunun karakterinin daha genç gözükmesi gerekebilir ve bunun için CGI* kullanılabilir. Pek çok erkek oyuncu bunu yapıyor. 2008’de Indiana Jones 4’te Harrison Ford’a uygulamıştı. Üstelik Hollywood’da sadece bunun için oluşturulmuş, erkek oyuncuları CGI ile gençleştiren ekipler mevcut. Eğer Brad Pitt özel efekt kullanılarak on yaş gençleştirildiyse biraz aşırıya kaçılmış ve ama eğer ki, benim oyum bu yönde, botox yani Clostridium botulinum isimli bakteriden üretilen proteini yüzüne enjekte ettiyse!, bu daha kötü. Çünkü botox oyuncunun zehridir!

Bu zehri  kendilerine enjekte eden ünlüler bence yüzlerinde oluşan yüksek gerilim hattından dolayı sonunda patlayacaklar.

Çöl ve seks

Marion Cotillard ve Brad Pitt gibi iki ismin oynadığı bir filmde ikilinin birbirine el sürmemesi beklenemez. Elbette ki sevişiyorlar. Ancak nerede nasıl sevişsinler diye öylesine çok düşünülmüş ki ikili bir çöl fırtınası ortasında arabada sevişsinler denmiş. Çöl ve seks deyince filmlerden aklıma ilk olarak English Patient geliyor. Zaten o sahneyi izlerken aklıma Ralph Fiennes ve Kristin Scott Thomas’ geliverecekmiş gibi hissettim. Bu sahnenin en önemli başarısı kamera hareketleriydi, o dar alanda 360 derece kamera hareketi yapmak oldukça profesyonel bir hamleydi. Ama zirve yapan bir aşk sahnesinde teknik başarı konuşuyorsak orada duygu yok demektir. 85 milyon dolarlık filmin bu sahnesi neden greenboxta çekildi bilemiyorum ama duygu geçişini engelleyen önemli bir faktör olduğu kesin. Özetle Robert Zemekis’in özel efekt uzmanlığı kesinlikle bu filme zarar vermiş.

 

Siyasi doğruculuğun yalanı

Bir Ontariolu olan Max’in, Parisli bir Fransız kılığına girerek Alman Nazilerini kandırmayı düşünmesi bana biraz komik geldi. Üstelik konuştuğu Fransızcadaki yoğun Amerikan aksanı  (Kanada bile değil) çok barizdi. Nazilerin onun bir Parisli olduğuna inandıklarına nasıl inanalım. Üstelik casusların cirit attığı 1940’lar Fas’ında...1942 yılının Londra’sında ise kamuda lezbiyen çift olması gerçekçi olamayacağı için siyasal doğruculuk adına böyle bir çiftin hikayeye yerleştirilmesini yanlış buluyorum. İyi niyetli sıradanlaştırma çabası adına, yönetmen bunu tercih ettiyse bile bunu samimi bulmuyorum. Bunca popülariteye rağmen filmin Oscar şansı neredeyse hiç yok. Belki sadece kostüm ve prodüksiyon tasarım kategorilerinde adaylık söz konusu olabilir. Üzerindeki laneti son ödül töreninde kıran ve doğru projeye kendini adayarak En İyi Erkek Oyuncu ödülünü alan Leonardo di Caprio’dan sonra gözler Brad Pitt’e çevrilmişti. Ancak görünen o ki Brad Pitt oscar şansından gittikçe uzaklaşıyor.

 


Herkes bilsin