“Başkanlık sisteminin toplumu nasıl ikiye böldüğünü Batı’da gördük”
Sebla Kutsal
Trump’ın şu kısa sürede yaptıkları ve yapabilecekleri hakkındaki öngörüler ABD’liler üzerinde soğuk duş etkisi yaratırken, ülkemizde gerek sosyal medyada gerekse arkadaş sohbetlerinde “Amerikalılar bizim neler hissettiğimizi Trump’tan sonra anlayacaklar” mealinde yorumlara sıkça rastlar olduk. Kendi aramızda yaptığımız bu buruk şakalar İngilizlerin kulağına mı gitmiş bilinmez, The Guardian’da “Amerika’nın geleceğini görmek isteyen Türkiye’ye baksın” başlıklı bir makale yayımlandı. İngiliz basınında yer alan analiz hakkında Hürriyet New York Muhabiri Razi Canikligil'e görüşlerini sorduk
ABD Başkanı Donald Trump’ın mültecilerin ülkeye kabulünü sınırlandıran ve göçmen vizelerine katı güvenlik prosedürleri getiren başkanlık kararnamesini imzalamasının yankıları hala sürüyor. Gelişmeleri Aykırı Akademi için yorumlayan Hürriyet’in New York muhabiri Razi Canikligil’e göre, ABD’de ve Türkiye’de yaşananlar başkanlık sisteminin toplumu demokrasi aracılığıyla nasıl ikiye böldüğüne örnek teşkil ediyor.
ABD’de halkın önemli bir bölümü, Donald Trump’ın başkan seçilmesinin travmasını henüz atlatamamışken, görevi yeni devralan Başkan’ın gelir gelmez yaptıkları ve söyledikleri, Amerikalıların geleceğe dönük endişelerini daha da artırdı.
Ülkelerindeki savaştan kaçan Suriyelilerin ABD'ye girişini durduran ve nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan yedi ülkenin vatandaşlarına da üç aylık vize kısıtlaması getiren başkanlık kararnamesini imzalayan Trump’a sadece ABD vatandaşlarından değil tüm dünyada tepki yağdı.
Hâlâ tartışılan kararın ardından örnek bir adım atan Yargıç Ann Donnelly, vizesi olanların ve göçmenlik statüsü onaylanmış kişilerin sınır dışı edilmesini durdurma kararı aldı. New York Federal Mahkemesi'nin ardından ülkenin dört bir tarafından da benzer kararlar geldi. Boston'da bir yargıç, Logan Havalimanı'nda tutulan Massachusetts Üniversitesi'nden iki İranlı profesörün serbest bırakılmasına hükmetti. Virginia'da alınan karar, Dulles Havalimanı'nda yeşil kart sahiplerinin sınır dışı edilmesini yedi gün süreyle yasakladı. Seattle'da bir yargıç ise iki vatandaşın sınır dışı edilmesine karşı çıktı.
Yargıyı karşısına aldığını gören Donald Trump, başından beri dile getirdiği “Büyük Amerika” vaadi doğrultusunda büyük bir hamleyle gövde gösterisi yaptı. Kararnameyi uygulamayacağını açıklayan Adalet Bakanı Vekili Sally Yates'i görevden aldı.
“Amerika’nın geleceğini görmek isteyen Türkiye’ye baksın”
Trump’ın şu kısa sürede yaptıkları ve yapabilecekleri hakkındaki öngörüler ABD’liler üzerinde soğuk duş etkisi yaratırken, ülkemizde gerek sosyal medyada gerekse arkadaş sohbetlerinde “Amerikalılar bizim neler hissettiğimizi Trump’tan sonra anlayacaklar” mealinde yorumlara sıkça rastlar olduk. Kendi aramızda yaptığımız bu buruk şakalar İngilizlerin kulağına mı gitmiş bilinmez, The Guardian’da “Amerika’nın geleceğini görmek isteyen Türkiye’ye baksın” başlıklı bir makale yayımlandı.
"Kadınlara karşı tutumdan medyadaki gelişmelere” Yeni Türkiye ile Yeni ABD arasındaki “endişe verici” benzerliklerden söz edilen yazıda; “Türkiye’nin içine girdiği otoriteryanizm sarmalının, dünya Trump’a karşı ayağa kalkmazsa neler yaşanabileceği konusunda uyarı niteliğinde” olduğu vurgulandı.
Guardian’da yayımlanan bu yazının, iki ülke arasındaki büyük farklar göz önüne alındığında biraz sığ bir analiz olarak algılanması mümkün. Öte yandan, dünyada halkların otoriter, “güçlü” ve milliyetçi figürlere yöneliminin artması göz ardı edilemeyecek bir olgu olarak karşımızda duruyor.
“Sağ kesimde popülist söylemler büyük ilgi gördü”
İngiliz basınında yer alan analiz hakkında görüşünü sorduğum Hürriyet New York Muhabiri Razi Canikligil, “Tüm dünyada, ister sağ isterse sol olsun hiç kimsenin genel düzenden memnun olmadığını” söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“İkinci Dünya Savaşı sonrasında uzun yıllar devam eden soğuk savaş, bir şekilde toplumların beklentilerini sindiriyor ve statüko devam ediyordu. Ancak, son 20 yıldaki küreselleşme ile dünya genelinde açlık ve sefalet büyük ölçüde giderildi. Ancak, küreselleşmenin her ülkenin demografik yapısını da etkilemesi özellikle sağcı ya da muhafazakâr kesimde endişeleri yükseltti. Yaşam tarzlarının mülteciler, göçmenler ve liberal değişimlerle tehlikeye girdiğini düşünen sağ kesimde popülist söylemler büyük ilgi gördü. Bu popülist liderler, Atatürk, Ghandi ve Mandela gibi 20. yüzyılın büyük liderlerinin aksine halka doğru olan yolu işaret etmek yerine onların kulağına hoş gelecek ve anlık beklentilerine cevap verecek söylemlerle vaatlerde bulundular. 2. Dünya Savaşı öncesinde popülist ve otoriter söylemlerle ülkelerini felakete iten liderlerin kısa sürede elde ettikleri başarı ve kalkınmaların çok kısa sürdüğünü hatırlayalım. Bu açıdan baktığımızda ABD'deki gelişmeler, sadece Türkiye'de yaşananlara bakmakla anlaşılamaz.”
“Başkanlık sisteminin toplumu nasıl ikiye böldüğünü Batı’da gördük”
Bu bağlamda, Samuel Huntington'ın Medeniyetler Çatışması kitabını hatırlamakta fayda olduğunu belirten Canikligil, başkanlık sisteminin dezavantajlarına da değindi:
“Türkiye başkanlık sistemini referanduma sokarken, aslında bu sistemin, toplumu demokrasi aracılığıyla nasıl ikiye böldüğünü Türkiye dâhil batı ülkelerinde de gördük. Buna alternatif olarak güçlü lider ve totaliter rejimler gösteriliyor. Demokrasi elimizdeki en iyi yöntem, daha iyi bir yönetim sistemi yok. Ancak, demokrasinin daha güçlü ve herkese eşit işlemesi için halkın katılımının sadece sandıkta olması yetmez. Kuzey Avrupa ülkelerinde olduğu gibi her vatandaşın katılımı gerekir. Herkes bir şeye aday olmalı, ilkokuldaki sınıf başkanlığından tutun, muhtarlık ya da dernek başkanlığına kadar çeşitli sorumluluklar üstlenmeli. Halk her alanda örgütlenmeli, demokrasi önce halk tabanında işlemeli.”
“Irkçılık, kadın hakları, idam gibi konularda Cumhuriyetçilerin istediği olacak”
Canikligil, Trump'ın Yargıç Donnelly'yi görevden almasıyla tırmanan sürecin nasıl devam edeceğini de anlattı:
“ABD bir hukuk devleti. Ve bunun devamı için en önemli yer ABD Yüksek Mahkemesi. Cumhuriyetçiler Trump'ı istemedikleri halde Yüksek Mahkeme’deki dengenin yeniden kendi lehlerine dönmesi için Trump'a oy verdiler. Hatta önümüzdeki dört yıl içinde en az bir atama daha yapması durumunda ABD'de ırkçılık, kadın hakları, idam, oy kullanma hakkı (2016 seçimlerinde cezaevinde ve şartlı tahliyedeki 5.1 milyon kişi oy kullanamadı) gibi pek çok önemli konuda Cumhuriyetçilerin istediği olacak. Trump'ın gösterdiği adayın seçilebilmesi için senatoda en az 60 oy alması gerekiyor. Bunun için Demokratların desteğine ihtiyaç var. Demokratlar bu atamayı aylarca oyalayıp, Trump'ı çıkardığı kararnamelerde yeni düzenlemeler yapması konusunda pazarlığa zorlayacaklardır. Ancak, ABD'nin en büyük beklentisi Vergi Reformu paketi. Bu paketin 90 gün içinde hazırlanması bekleniyor. Vergi reformu paketi de Demokratların bu pazarlık süresince müzakere edecekleri en önemli başlıklardan birisi olacak.”