Menu

Emperyalist işgale karşı direnişin hiç bilmediğiniz Yunan kahramanları

Yunan komutan "ATEŞ!" diyor... İki yüz komünist hep bir ağızdan iki sloganı bağırıyor:
"Yaşasın halkların kardeşliği!"
"ZİTO İ EPANASTASİS!"

İki yüz onurlu adamın suya düşen bedenlerinden akan kanı, İnciraltı'ndan kardeşliğin, bir olmanın simgesi Ege'ye karışıyor delice….


SERDAR NÂZIM YÜCE

Tarih 14 Mayıs 1919. İngiliz, Fransız ve Amerikan gemileri, önlerine Yunan gemilerini katmış da Simirni'ye yanaşıyor. Yunan gemilerinin bayrak direklerine bakıp gülümsüyorlar. O direklerde asılı bedenler “Bu savaşı yaptırmayacağız, emperyalizmin maşası olmayacağız” iradesiyle yola düşen Yunanistan Komünist Partisi üyelerine ait...

Denizin ortasında boğazlanmak kalıyor onlara. Sırıtıyor diğer gemilerdekiler. İyi bir ders verdik diye düşünüyorlar olsa gerek… O sırıtışlar boğazlarında düğüm olacak, haberleri yok. Çünkü bin yıldır olduğu gibi tükenmiyoruz kırmak ile. “Mehmet'le, Ayşe'yle savaşmayacağız” diyor Yunan yoldaşlar. Sen misin savaşmayan, al sana! Kışlaların hücreleri Yunan askerleriyle doluyor. Ve devamı aylar süren işkenceler. Komünistleri hizaya sokamayacaklarını bilseler de ordunun geri kalanına gözdağı veriyorlar akılları sıra.

Tarihler 4 Ocak 1921'i gösteriyor. Ayesefit'te -sonraki adı Balçıkova, son adı Balçova- kurulu karargahın önündeki İnciraltı sahilinde silah sesleri yükseliyor. Yüzlerce, yüzlerce... 200 komünist bir bir yere düşüyor.

Manolis, Stelios, Haris, Hristos...

Önce Manoly bağırıyor; "Yaşasın Halkların Kardeşliği!" diyor.

Sonra Stelios; "Kahrolsun Britanya Emperyalizmi!"

Hristos "Bizler fakiriz, buradayız. Zenginlerin ve güçlülerin burada olmamak gibi şansları var, bizim yok!" diyor

Sonra Haris ünlüyor:

"Artık bize özgürlükten söz etmeyin. Çünkü köleliğimizi dayanılmaz şekilde hissetmekteyiz. Artık bize vatanlardan ve eski düzeni yeniden kurmaktan söz etmeyin!"

Sonrası kurşun çığlığı...

Yunan komutan "ATEŞ!" diyor... İki yüz komünist hep bir ağızdan iki sloganı bağırıyor:

"Yaşasın halkların kardeşliği!"

"ZİTO İ EPANASTASİS!"


İki yüz onurlu adamın suya düşen bedenlerinden akan kanı, İnciraltı'ndan kardeşliğin, bir olmanın simgesi Ege'ye karışıyor delice….

Aynı dakikalarda Yunanistan'da da silah sesleri yankılanmaktadır. Komünistler sadece ordu içinde değil, Yunanistan'da sokaklarda da imza toplayıp, eylem yapıp savaşı durdurmak için uğraş vermektedir çünkü. İnciraltı'ndaki kurşun Atina'da da duyulur da nasıl aynı sloganlar yükselmez… “Savaşa hayır, kahrolsun emperyalizm” diyen 117 Yunan yurtseveri, Atina'da kurşuna dizilirler.

Dillerinde yine aynı slogan, sanki sözleşmişler:

"ZİTO İ EPANASTASİS!" (Yaşasın devrim!)

Bu kadar komünist öldü de bitti sandınız değil mi? Yok öyle bir şey!


Bir avuç komünistin başlattığı isyan dalga dalga büyür ve orduyu sarar. Yunanistan'da halk sokağa dökülür, eylemler birbirini izler. Bunun ardından birçok kaynağa göre 80-90 bin civarı Yunan askeri orduyu terk etmek ister, ki savaş pozisyonundaki bir orduda bunun -her dildeki- karşılığı firar etmektir. Ceza da belli; ölüm. İzmir ve civar şehirlerdeki bazı söylenceler firar eden Yunan askerlerini kayıkla ya da gemi ambarında Yunanistan'a kaçıran Türk gemicilerin anılarıyla bezelidir.


Yunan komünistleri Yunanistan ve Türkiye'de ölüm pahasına imza verdikleri manifestoda Anadolu’nun işgalinin Britanya emperyalizminin bir oyunu olduğunu ve bu oyuna asla alet olmayacaklarını bildirmektedir. İnciraltı’nda kanları denize karışan da, Atina'da kurşuna koşan da bizim için öldüler. Şimdi biz onlarsız nasıl 30 Ağustos'u* kutlarız? Boşuna nefesinizi yormayın, gericisi satarken biz Yunan kardeşlerimizle göğüs göğse kurtardık emperyalizmden yurdu!

Bu arada Yunanistan Komünist Partisi'nin 'Yaşasın Devrim’ adını taşıyan manifestosunun tam çevirisi** şöyle, ilgilenen arkadaşlar için:

Yunan ve Türk yurtseverler her yıl İnciraltı'nda buluşur, ölülerini anarlar. O anmalarda yoğrulmuş bir kitap, Egeli şair Tuğrul Keskin'den;

Öldürülen bu insanlar kimlerdi, nasıl evlerde yaşayıp nasıl geçiniyorlardı? Aşıklar mıydı, aileleri mi vardı? Yakında savaşmak istemediği için öldürülen Yunan komünistlerinin hikayelerini Yunanistan’da olan ailelerinin ağzından ve ailelerine gönderdikleri mektuplardan anlatacağım. Şimdilik esen kalın.


(*) Bu yazı aslında bir 30 Ağustos anlatısıydı. Yayınlanması kurtuluşçuların 9 Eylül 1922’de işgal altındaki İzmir’e girmesinin yıl dönümüne denk gelmiş oldu…

(**) Manifestonun tam çevirisini de Tuğrul Keskin'in aynı isimli kitabından fotoğrafladım.

 


Herkes bilsin