Menu
20 Kasım 2017

Acayip; eğlenceli, hüzünlü, hokkabaz bir kitap “Hep Lunapark”...

Sevinç Erbulak

 

Sevgili Akademi’liler,

Uzun zaman oldu evet, epey uzun.

Sitemiz yenilendi, sizin için özenle hazırlandı. Bunun için gece gündüz çalışan yaratıcı ekibe siz okurların önünde bir kez daha çok teşekkür ederek başlıyorum şimdi.

Sendromlu pazartesilerinize talibim hep yaptığım gibi...

Okuyup, izleyip, dinleyip, bir de üstüne hayal edip sizinle paylaşmaya devam edeceğim.

Edeceğim ki sendromun ağzını beraber kapatalım, bizden kaçacak yer arasın hatta.

Bilmeyenler için yazayım, ekim ayı benim doğum günü ayım, başladı mı bitmek bilmez.

Son birkaç senedir kendimi her sene daha bir yaş almış ve daha bir iyi hissederim. Bu sene de öyle oldu. Uzun sürdü 40’lı yaşların şenlikleri sanırım ve bir öğrencim, ki ben ona Pıhlıs’lardan Metin diye hitap ederim; bana bir kitap armağan etti.

Hem beni bu kadar iyi tanıdığı hem de beni tanımadığım bir yazarla tanıştırdığı için mest oldum haliyle. Şu mezun öğrenciler çok tatlı oluyor yahu.

Okuduğu bir kitaba heyecanlanıp, bunu Sevinç hoca çok sever diye düşünen Metin bir gün okulun bahçesinde ellerimin arasına bir lunapark bıraktı. Koca lunapark sığdı avucumun içine.

Evet yaptı bunu. “Hep Lunapark” hem de.

Adının hemen altında “ Mağlup varsa galip değiliz “ diye yazan kitabı görünce yahu bu ne dedim ve hemen eve gitmek istedim. Sessiz, sakin; bana ait olan geceye gitmek...Gecelerimden birine yani.

Bahadır Cüneyt Yalçın’ı tanımıyordum. Kitabı okuduktan sonra nasıl tanımadığıma ben de çok şaşırdım ama bilirsiniz ben şaşırmaları pek severim.

 

Dan diye başlıyor kitap.

Hayal edin şimdi, bir bayram sofrasındasınız, kalabalık bir masa, akrabalar, konuşmalar, kahkahalar derken birden masanızın üzerine tam tepenizden bir deniz kaplumbağası düşüyor ;) Karnına da iri harflerle ‘ BORCUNU ÖDE ‘ yazılmış.

Hayalinizi biraz daha büyütün, hayvanlarla konuşabilen bir dayınız olsun, Mustafa dayı; sadece o anlasın onların alemini ve siz de buna inanın.

Zanzibar’da doğan ve gerçek aldı Faruk olan Freddie Mercury’e, 600’den fazla plak ve kaset kaydeden Zeki Müren’e, doğarken ikizi ölen Elvis Presley’e, ilkokul öğretmenliğinden ayrılıp 1931 yılında Mulenruj Gazinosunda çalışmaya başlayan Safiye Ayla’ya, bir ara ‘Moondogs’ adıyla sahneye çıkan John Lennon’a, büyük dedesi Osmanlı Sarayı’nda kaftancıbaşı olan Barış Manço’ya yazılmış mektupları olsun bu Mustafa dayının.

Ve siz okurken bu mektupların hepsinin bir gün bir kısa oyun olacağını düşünerek daha çok heyecanlanın.

Bakın,

'Bir futbol sahasında insan yoksa orası çimenliktir. Bir Lunapark'ta insan yoksa orası hiçbir şeydir. Hiçbir şey moral bozar, değil mi?'

Onun için o aileden kalma arazinin yeni yapılan soğuk sitelerden birine dönüşmemesi ‘Hep Lunapark’ olarak kalması için çabalayan babayı çok seveceksiniz eminim.

Sadece Mustafa dayının dilinden anladığı ve Lunapark’taki dokuz numaralı tahta at’ı yutan kaplumbağanın da sonunda iyileşeceğine yüzde yüz inanacaksınız çünkü :

“İyileşecek merak etmeyin. Hayvanlar bu konuda görece daha şanslı. Örneğin, 38 yaşındaki Peru’lu Zarate’den çivi, vida, saat tokası, kalem, kapı sürgüsü gibi 17 cisim çıkarılmıştı. Daha tuhafları var, 57 yaşında ölen Fransız Michel Lolito hayatı boyunca 18 bisiklet, 15 süpermarket arabası, 6 büyük şamdan, 2 karyola ve bir çift kayak kemirmiş. 18. yüzyılda yaşamış Polonyalı Charles Domery bir yılda 174 kedi yemiş, günde 2 kilogram da çimen götürüyormuş”.

Hep Lunapark’ı gerçekten çok seveceksiniz çünkü, “bir insan ateşiniz var mı diye sorunca sigara içtiği için istediğini zannederiz. Oysa benzinliği havaya uçurmak için de olabilir. Değil mi ?”. Olabilir ;)

Eğer sevdiğiniz birini çok özlediğinizde, dünyanın dönme hızındaki yavaşlama nedeniyle 1 dakikanın çok nadiren de olsa 61 saniye olduğunu biliyorsanız, o dakikanın özlediğiniz kişinin size gülümsediği ana denk gelmesini isteyenlerdenseniz de bu kitabı çok seveceksiniz. Eyvah bitiyor, çok az kaldı, yavaşlamalıyım diyeceksiniz ama panik yok;)

Bahadır Cüneyt Yalçın’ın üç kitabı var ve bence ben bu satırları size yazarken o da yeni kitabının kelimelerini kağıda döküyor olabilir.

Sevgili Akademili’ler,

“ Sabrediniz, sabır en güçlü yumruktur... Biz... Mağlup varsa galip değiliz. Çünkü birinin kaybettiği yerde sevinen kişi kendi kalbinden en uzak yerdedir. Mağlup varsa galip değiliz çünkü uygarlık illa ki yenmek değildir”.

Aşık olduğunuz bir hafta olsun bu hafta, öyle bir aşık olun ki günlüğünüze şöyle yazın mesela:

“O saniye dünyaya barış geldi. Katıdan gaza geçtim. Bir milyoncudan alınmış kanatlarla okyanus aştım. Deterjan kutularında köşe yazılarım oldu; çamaşır makinesi çalıştıkça titreyip fikrilerimi değiştirdim. Kosinüs Romalı komutan, hipotenüs Atinalı bir gergedandı. Kırk altı kromozomdan oluşuyordum, iki kromozom fazlam olsaydı patates olabilirdim”.

Evet işte böyle, acayip; eğlenceli, hüzünlü, hokkabaz bir kitap “Hep Lunapark”. Ben şimdi yazarın ikinci kitabına başlıyorum.

Bu hafta başka bir şey önermiyorum yavaş yavaş okuyun siz de diye...

Ha unutmadan yazarın sosyal medya hesaplarını da tavsiye ediyorum, evet ediyorum çünkü çok şenlikli onlar da. İnstagramdaki mutfak listesi favorim benim...

Önümüzdeki sendromsuz pazartesimizden itibaren geçen hafta bitirdiğim ve başucu kitabı yaptığım “100 Objede Dünya Tarihi” adlı kitaptan bir bölüm alıntılayacağım ve sanırım bunu 100 hafta boyunca yapacağım size.

Öyle bir dünya güzeli kitap çünkü. Müthiş bir dünya turu, hem de evimizde uzandığımız herhangi bir yerden yapabildiğimiz bir dünya turu.

Şu an fark ettim ki yazmak, paylaşmak istediğim çok şey var. İzlediğim güzel oyunlar var mesela. Ama bunu da bilirsiniz ki sadece adlarını vererek geçiştiremem çünkü sevdiğim her şey beni kalbime daha da yakınlaştırdığı için onları size meşkle yazmak isterim. Hep yaptığım gibi.

Ezber ettiğimiz tüm sıkıntılarımız ve şikayetlerimiz arasında dilerim ki kendimizi bile şaşırttığımız yeni bir haftamız olsun, öyle şaşırtalım ki hatta trafikte bize yol vermeyen bir şoföre öpücük bile atalım gerekirse...Yok yahu bu kadarını da yapmayalım.

Yeni şeyler deneyelim, daha önce yapmadığımız. Ben öyle bir şey yapmam arkadaş dediğimiz şeyler....

Deneyelim.

En kötü, dener ve bir daha yeniliriz. Ama bu sefer daha güzel yeniliriz.

Görüşmek üzere Aykırı’lılar...

 

 


Herkes bilsin