Menu
28 Aralık 2017

Pes Etme ve Martıların Efendisi

Tuğçe Madayanti Dizici

 

Pes Etme: Terörle Mücadele Eden Filmler
Puan: 3.5 yıldız

Hollywood’un, ülkesinde yaşanan trajedileri beyazperdeye aktarma hızı gittikçe artmakta ve gerçek olay ile bu olayın sinema filmine dönüşmesi arasındaki zaman aralığı gittikçe azalmakta. 9 Eylül saldırısından beş yıl sonra Oliver Stone’un çektiği World Trade Center filmi bu tablo için gösterge olabilir. Bu zaman çerçevesi gittikçe daralıyor. Sinema endüstrisi 2013’te Boston Maraton saldırısı trajedisinden sadece üç yıl sonra, henüz yaralar bile tam sarılmamışken, bu saldırı ile ilgili iki film çekti. Bir tanesi geçen sene izlediğimiz gene Peter Berg'in yönetmenliğini üstlendiği ve başrolünde Mark Wahlberg’in oynadığı Patriots Day idi. Bu ikili hatırlarsınız  BP petrol platform patlamasından altı yıl sonra Deepwater Horizon filminde de beraber çalışmışlardı. Bu hafta ise, David Gordon Green’in yönetmenliğini üstlendiği ve başrolünde Jake Gyllenhaal bulunduğu, bir diğer Boston Maraton trajedisi filmi olan Pes Etme/Stronger filmi ile karşı karşıyayız.

Bu iki film birbirleri ile çelişen değil tam aksine birbirlerini destekleyen ve hikayeye yaklaşımları farklı olan filmler. Patriots Day hikayenin olay sonrası kısmına odaklanan bir filmdi. Yönetmen Berg’in hareketli kamera kullanımı ile sakin performansların birleşiminden ortaya çıkardığı tezat ve kullandığı Trent Reznor müzikleri sayesinde film, yarattığı gerilimli atmosfer eşliğinde teröristlerin yakalanma serüvenine odaklanmıştı. Bu hafta vizyona giren Stronger filmi ise bombalama manşetlerinin haber yüzü olarak kullanılan ve olayda iki bacağını birden kaybeden Jeff Bauman’ın bu olay sonrasında yaşadıklarını, hayata tutunma mücadelesini konu almakta. Yani bombalama sonrası bu olayın uzun vadede birey ve insanlar üzerindeki etkilerine odaklanmakta.

Pes Etme, terör saldırısında sakatlanan birinin kahraman ilan edilmesi ve bu kişinin ‘Ne yaptım da bana kahraman diyorlar?’ sorusuyla etik, içsel ve politik bir sorgulamayı gözler önüne sermekte. Film, gayet sıradan hayatı olan bir gencin, sırf bombalama sırasında orada bulunmasından dolayı ağır sakatlanması ile kahraman olarak anılması arasındaki garip köprüyü tartışmaya açmakta. Toplumun ani bir refleksle, terör mağduruna karşı sergilediği dayanışma ruhu adeta organize edilmiş ‘Terör bizi yenemedi’ gösterisine benziyor. Bu gösteriye zorla sokulmak istenen mağdurun aslında kendi gerçek daracık hayatında ne kadar sıkıştığını ise kimse fark etmiyor. Bu son derece dikkat çekici ve hassas bir mesele; gerçek terör mağdur ile dolaylı mağdur olan toplumun ortak refleks göstermesini beklemek çok akıllıca değil. Film, bu dikkat çekici meseleyi kurcalarken vazgeçiyor ve -ilham veren film-lerden birine dönüşüyor. Birey psikolojisi ve toplum sosyolojisi arasında kalan filmin ayarı bozuluyor ve gücü kayboluyor. Çünkü bu iki yaklaşımın arasında temiz bir denge kuramıyor ve iki yaklaşımı birbirine ezdiriyor.


Martıların Efendisi: Diziler Sinemayı Öldürüyor
Puan: 2 yıldız

Martıların Efendisi fikir olarak yerli sinema için oldukça farklı. Filmin başlıca sıkıntısı türünün ne olduğunu bilmiyor oluşu. Uygun olmayan anlatım dili, görüntü yönetimi, kamera kullanımı ve kurgudan dolayı atmosfer yaratamayan film amaçladığı masalsılığı yakalayamamış. Çünkü bu tür hikaye yerli dizi mantığı ile çekilmez. Başroldeki Mehmet Günsur bütün yükü omuzlamış ve zor bir ana karakterin hakkını, yerli sinemamızda alışık olmadığımız, başarıyla vermiş. Daha iyi olabilirdi eğer yönetmen filmi gereksiz yere uzatmamış ve oyuncuyu tekrara düşmek zorunda bırakmamış olsaydı. Bige Önal’ı ilk kez izledim, sahip olduğu oyuncu tekniğiyle içten ağlayabilmesi başarı çünkü bu gerçek gözyaşlarına da çok alışık değiliz yerli sinemada. Ama bir oyuncu çok güzel ağlayabiliyor diye oyuncuyu filmde en az dört kere yüksek bir tonda ağlatmak nasıl bir mantıktır? Filmde çok fazla süs niyetine kullanılmış, derinleştirilmeden ortaya atılmış yan karakter var. Yönetmenler Nejat İşler’i  tek katmanlı bir karakterde oynatmamaları gerektiğini ne zaman öğrenecekler acaba? Örneğin bu filmde de Nejat İşler tek boyutlu basit bir kötü adam karakterinde kullanılmış halbuki İşler kötü karakter canlandırsa bile, seyirci onun kötülüğünde bir sebep, bir zeka, bir ışık, bir fikir arayacaktır; Denzel Washington, Keanu Reeves, Gary Oldman gibi aktörlerde de arayacağı gibi. Bu doğuştan gelen bir yetenek, bir avantajdır ve bir oyuncu bunu kolay kolay İşler kadar zahmetsizce sunamaz bu topraklarda...

 

 

 

 


Herkes bilsin