Devrimci Doğan’ların İzinde...
Doğan Avcıoğlu’nu ve öğrencisi, dostu, gazeteci Doğan Yurdakul’u anacağız
AYKIRI AKADEMİ – Orhan Gökdemir
Cumartesi günü akşam saatlerinde Kadıköy Evlendirme Dairesi Konferans Salonunda toplanıp, iki Doğan’ı anacağız: bir dönem fikirleriyle Türkiye kamuoyuna damgasını vuran Doğan Avcıoğlu’nu ve onun öğrencisi ve dostu olan gazeteci Doğan Yurdakul’u...
Doğan Avcıoğlu Türkiye’nin bir gericilik döneminin içinden çıkıp gelmiş; 1960’lı yıllar boyunca o gericilik döneminin tahribatlarını düzeltmeye, Türkiye’yi yeni bir yöne sevk etmeye çalışmıştı. 12 Mart onun bu hayallerini bitirdi. 1973’te yattı, çıktı. Fakat sanırım 73’te artık o yolun kendisi için kapandığını fark etmişti. Bu işlerden çekildi, ölene kadar 10 yıl boyunca yazmaya devam etti. İyi ki de yazdı. Sonra yakalandığı kansere yenik düştü. Bunun aslında sadece fiziksel bir şey değil, toplumsal bir hal olduğunu düşünmek lazım. Aydınlar önü kapanırsa, umutsuzluğa kapılırsa, kanser olur. Doğan Avcıoğlu biraz hakikaten böyle bir hastalığa yenik düştü, bunu söylememiz lazım. Avcıoğlu’nu 12 Eylülden kaç yıl sonra, 1983’te, çok erken bir yaşta kaybettik
Doğan Yurdakul’u, 12 Eylül’den sonra başlayan ikinci gericilik döneminde tanıdık. Önceki hayatındaki solculuğunun ötesinde, bu gericilik döneminin bedelini de o ödedi. Odatv davasından derdest edildi; yattı, çıktı. Yurdakul, kısa zaman önce (3 Eylül) kaybettik. O da Doğan Avcıoğlu gibi, bu gericilik dönemine bir şekilde engel olmaya, Türkiye’yi olması gereken yöne yönetmeye çalışıyordu. Cumartesi akşamı, Yurdakul'un çalışmasını ölümünün hemen öncesinde tamamladığı "Doğan Avcıoğlu Rejim ve Devrim" kitabının tanıtımı da gerçekleştirilecek.
Doğan Avcıoğlu çok önemli bir yazar. Buna rağmen, bu gericilik döneminde unutulmuş görünüyor. O da doğal. Gericilik döneminde Doğan Avcıoğlu’na ihtiyaç yoktur. O yükseliş döneminin, ilericilik dönemini yazarı. Hayatına, yazdıklarına bakarsanız, cumhuriyetin başlattığı bir halk yaratma, o halka bir tarih oluşturma, bu halkın efsanesini yüceltme ve o halka bir yön tayin etme işini tek başına tamamlamaya çalıştığını görüyoruz. Evet, Türklerin Tarihi’ne, Türkiye’nin Düzeni’ne ve Milli Kurtuluş Tarihi’ne gönderme yapıyorum. Bu üç kitap, Doğan Avcıoğlu’nun tek başına verdiği, laik cumhuriyet mücadelesi.
Avcıoğlu aynı zamanda sosyalist ve ilerici bir önemli aydınımızdı. Bir tür Kemalist sosyalist anlayışının peşinden gidiyor, bunun mümkün olduğunu düşünüyordu. Bu yol da artık büyük ölçüde kapandı. Türkiye’nin sosyalizmden başka yolu yok, bu yolda Kemalizm çok önemli bir deneyim. Ayaklarını Kemalizm’e basan, eşitlikçi yeni bir cumhuriyet kurma görevi ile baş başayız artık. Bu görevi yaparken de ister istemez yolumuz doğan Avcıoğlu ile kesişecek.
Başka türlü mümkün değil. Doğan Avcıoğlu’na bakmadan bu yolu tamamlayamayız.
Cumartesi günü toplanıp; yoldaşlarıyla, arkadaşlarıyla ve benim gibi ona yetişememiş öğrencileriyle birlikte Doğan Avcıoğlu’nu anacağız. Doğan Avcıoğlu bundan sonra üzerine atılan ölü toprağından silkinip çıkacak.
Biz Cumartesi günü yepyeni devrimci bir Doğan Avcıoğlu göreceğiz.
Bütün okurları, bütün cumhuriyetçileri, bütün sosyalistleri bekliyoruz.