Zorunlu din dersi tarihi
Serdar Nâzım Yüce
Zorunlu din dersinin mimarı 12 Eylül’dü. Kenan Evren’den bayrağı AKP devraldı. Bugün dağ taş imam hatip. Ovada ise din dersi zorunlu. Bu noktaya nasıl gelindiğinin hikâyesini sizin için derledik…
Zorunlu Din Dersleri
Devletin din ile imtihanı uzun bir tarihe dayanıyor. İsmet İnönü döneminde ilk kuran kursları açıldı. Başbakan Şemsettin Günaltay’ döneminde din dersi, 4’üncü ve 5’inci sınıflarda seçmeli olarak okutulmak üzere programa alındı.
Adnan Menderes’le ortaokullara, Süleyman Demirel’le liselere girdi. 1950’den sonraki dönem bir restorasyon dönemiydi. 1971’de meslek ortaokullarının kapatılmasıyla imam hatip liselerine giden öğrenci sayısı büyük düşüş gösterdi. CHP-MSP koalisyonu döneminde 1974’te imam hatip ortaokulları yeniden açıldı.
80 Darbesi: Yeni Bir Dönem Açılıyor
12 Eylül 1980 Darbesi bu tarihte yeni bir dönemin başlama vuruşunu yaptı. 1982 Anayasası’nın 24’üncü maddesiyle din dersini zorunlu hale getirildi. Ayrıca cuntanın eliyle yapılan anayasa dinin kamu yaşamına yeniden sokulmasına cevaz veriyordu. Cunta toplumun İslamileştirilmesine karar kılmıştı ve zorunlu din dersi bu büyük programın küçük bir parçasıydı. İmam hatiplerden mezun olanların üniversiteye girmesine olanak sağlanması da o yılların ürünü oldu.
1997 yılında 8 yıl kesintisiz zorunlu eğitim düzenlemesi eğitimin dinselleştirilmesini engellemek üzere atılmış son adım oldu. Bülent Ecevit’in müdahaleleriyle Kuran kursuna, ancak beşinci sınıftan sonra gidilebileceği karar altına alındı.
AKP Harekete Geçiyor
AKP, iktidarını sağlamlaştırmaya çalıştığı yıllarda eğitim konusunda çok fark edilir bir atağa kalkmadı. 2008 yılından itibaren, bu alanda sert bir kavga başladı. Zorunlu din dersleriyle ilgili müdahaleler, 4+4+4 projesi, imam hatipleştirme atağı, adını gericilik tarihine altın harflerle yazdıracak Millî Eğitim Şûrası, dershane yasası… AKP eğitim alanında zaman zaman yasal düzenlemeler yaparak, zaman zaman fiili durumlar yaratarak mevziler kazanmayı sürdürdü.
2010’daki Anayasa değişikliği bu alanda da tam bir dönüşüme yol açtı. 1982 Anayasası’nda, 2010’a kadar 17 kez değişiklik yapılmıştı fakat gericiliğin önünü açacak maddelere dokunulamamıştı. Referandumla, AKP’nin önündeki tek engel olan yargı AKP’ye teslim oldu. Bu eğitimde hızlı bir gericileştirme operasyonuna geçilmesi anlamına geliyordu.
2010 aynı zamanda Alevi açılımının sonlandığı yıl olarak tarihe geçti. Alevilerin zorunlu din dersinin kaldırılması talebine AKP’nin yanıtı din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin birinci sınıftan itibaren başlatılması ve haftada iki saate çıkarılması oldu.
2012’de din dersi saatleri katlanarak arttı. 11 yaşındaki bir ortaokul öğrencisi artık haftada 8 saat dini eğitim alacaktı. Aynı tarihlerde yeni eğitim dönemi için kadroya alınacak öğretmen sayısı da açıklandı. 40 bin öğretmen kontenjanının 10 bini din dersi verecekler için açılıyordu. 4 dersin 3’ü seçmeliydi. AKP bunun da üstesinden geldi. Okullarda, müfredata giren 18 seçmeli dersin çoğu açılmazsa öğrenciler “seçmeli” din derslerinden seçmek zorunda kalacaklardı.
Gericileşmede Yeni Dönem:4+4+4
4+4+4’ün uygulamaya konulmasıyla birlikte müfredat bütünüyle dinselleştirildi. Yeni sistemle 2012’de 5. Sınıf öğrencileri, yılda 140 saat din dersi, sadece 108 saat fen bilgisi dersi göreceklerdi. AKP, 4+4+4’ün kendisine sağladığı imkânla tüm devlet okullarını bir tür imam hatibe dönüştürmenin zeminini yaratmış oldu. Aynı yıl AKP’nin Diyanet İşleri Başkanlığı kartını kullanarak Kuran kurslarına yüklenmesiyle buralara 947 bin çocuk kaydedilecekti. Okullardaki din dersleriyle çocuklarda oluşan “ders yükü” “İhtiyaç Odaklı Kuran Kursları Öğretim Programı” ile kapatılacaktı. 2012 yılı aynı zamanda “Kuran kursu yaptıranlara vergi indirimi” ve camiye gidip Kuran öğrenen çocuklara bisiklet, çeyrek altın verildiği “Haydi çocuklar camiye” projelerinin de yılıydı. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ise, "Din dersi anayasal zorunluluktur, kabullenin" diyerek dava açan, din dersine direnen velilere gözdağı veriyordu.
2014 yılında gelindiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zorunlu din dersi yerine, zorunlu fizik dersi tartışılsın” diyebilecek ve Erdoğan’ın sözleri talimat olarak müfredatları değiştirecekti. O dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ise Erdoğan’ı “Nasıl ben Marksizm’i biliyorsam, ateistler de din bilgisini bilmeli” sözleriyle savunacaktı.
Milli Eğitim Şûrası
2014’ün Aralık ayı AKP’nin eğitim sistemine dönük en sert saldırısına sahne oldu. 19. Milli Eğitim Şûrası toplandı. Şurada zorunlu din dersi birinci sınıf öğrencileri için de zorunlu hale getirildi. 19. Milli Eğitim Şûrası'nda zorunlu din dersinin 1. sınıfa kadar çekilmesine karşı birçok ilde 1 hafta sürecek ders boykotları düzenlendi. Eğitim Bir-Sen’in Genel Başkanı Ahmet Özer, 19'uncu Milli Eğitim Şûrası'na din derslerinin okul öncesinden itibaren verilmesi, karma eğitim mecburiyetinin kaldırılması, otelcilik ve turizm meslek liselerinde alkol eğitimi derslerinin seçmeli ya da tamamen kaldırılması yönünde üç öneri sunacaklarını açıkladı.
Şûranın 3’üncü gün çalışmalarında Osmanlı Türkçesinin zorunlu ders olması kararlaştırıldı. Şûra sonunda Osmanlıca dersinin İmam Hatip ve Sosyal Bilimler Liseleri'nde zorunlu ders olmasına yönelik öneri kabul edildi.
2015’e gelindiğinde Arapça seçmeli ders olarak ilkokullara girdi. Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’nun 21 Ekim 2015’te yayımladığı kararla, 2016-2017 öğretim yılında ilkokul 2. sınıf öğretim programına Arapça dersi konuldu.
Bu yılın Temmuz ayında Tokat’ta yapılan Milli Değer Eğitimi Çalıştayı’nda Ensar Vakfı ile kardeş kuruluşu TÜGVA'nın katıldığı Tokat'taki Millî Eğitim Bakanlığı Değerler Eğitimi Çalıştayı'nda dile getirilen talepler “Din eğitimi 2 yaşında başlasın” ile “Kuran dersi zorunlu olsun” oldu.
Çalıştay’da alınan diğer kararlar şöyle oldu:
*Din öğretimi okul öncesi dönemden başlayarak verilmeli. Kuran dersi seçmeli değil, zorunlu ders olmalı. Liselerde öncelikli olarak temel dini bilgiler dersi seçilmeli, sonra diğer dersler seçilmeli.
*İlkokul öğretmenleri ile görüşülerek kabiliyetli öğrencilerin imam hatip okullarına yönlendirilmesi konusunda çalışmalar yapılmalı. Öğrenci seçme sınavlarında yüksek puanlı öğrencilerin imam hatip liselerini seçmeleri yönünde özendirici çalışmalar yapılmalı. Bunun için burslar verilmeli. Aileler çocuklar içerisinden en zeki olanları imam hatip kurumlarına yönlendirmeli. Nitelikli öğretmenler, imam hatip okullarını tercih etmeleri konusunda özendirilmeli.
*Öğrenciler, öğretmenler arasında paylaşılarak okul dışında da takip edilmeli. Din görevlileri de gönüllü olarak buna katkı vermeli. Öğrenciler okul dışında din görevlileri ile buluşturulmalı.
*İslam âlimi; daha çok imam hatipler ve daha sonra İlahiyat Fakülteleri’nde okuyan, bu okulları bitirdikten sonra lisansüstü ilim tahsisi yapan kimseler arasından yetişmeli.
Gericiliğin ve Piyasacılığın Kıskacında Eğitim – 1
Proje okulları nedir, ne değildir: Prof. Dr. Rıfat Okçabol’la Söyleşi
İlk bakışta belli sayıda okulu kapsadığı düşünülse de ‘Proje okul’ aslında tüm öğrencileri ilgilendiren, eğitim sisteminde köklü değişikliklerin habercisi bir ‘çılgın’ proje. Eğitimcilerin eğitimcisi Prof. Dr. Rıfat Okçabol Aykırı Akademi’ye AKP’nin ‘Proje okul’unu değerlendirdi.