Menu

Güç ve Yolsuzluk

Aytuna Tosunoğlu
 

Siyaset yapmanın hayli kirli bir iş olabileceğini hepimiz biliyoruz. Şöhret, güç, para ve namus gibi kavramlar kamunun yani halkın hizmetine gelmiş irili ufaklı hanımlar, beyler karşısında eriyip gidebiliyor. Zaman içinde kendilerini kontrol edemeyip, yolsuzluğa ve açgözlülüğün cazibelerine kapılmış politikacılara dönüşebiliyorlar. Bazıları sadece bu cazibeye kapılmak için bile siyasete giriyordur, belki de.

Dünyanın, özellikle batının defterinde yolsuzluk sayfaları bir hayli kabarık. Aslında tarih, ara sıra, sıçraya hoplaya ani bir yolsuzluk anı çıkartıyor karşımıza. Zaten, güç ve yolsuzluk birbirini tanıyan eski arkadaşlar.

Al gözüm, seyreyle:

Amerikan siyasetinde açgözlülük konusunda William Tweed, yolsuzluğu bir tür sanat formuna döndürmüş, örneğin. Tweed ve Belediye Başkanı Fernando Wood'un da aralarında bulunduğu bir grup elit, Amerika’nın iç savaş döneminde New York’u kendileri için altın yumurtlayan tavuk haline getirmişler. Tweed belediyenin pazarcılar için sağladığı ve her biri aslında 5 Amerikan Doları olan açık tezgahlardan 300 tane almış, sonra hepsini tanesi 600 dolara belediyeye satmış. Arada yemlenen, kayıt işlerinden belediye başkanına kadar 5 kişi  var. Sonra Tweed halk sağlığı merkezlerine lazım olan termometreleri ucuza alıp, belediyeye her bir termometre için 7500 Amerikan Doları fatura kesmiş. Bu sağlık merkezlerinde kullanılmak üzere bildiğimiz çalı süpürgelerini tanesi 41bin dolara, mobilya ve halı için 5.7 milyon dolara satmak üzere belediyeyi hortumlamışlar. Zaman içinde gittikçe artan bir azgınlık hali söz konusu. Belediyeye lazım gelen masa, kitaplık vb marangozluk işleri için ayda 361bin dolar almış, örneğin. Marangozun kendisine ne kadar ödediğini bulamadım! Tweed’in yasadışı kazançlarının 200 milyon dolar olduğu söyleniyor. Ve henüz 1860lı yıllar... Fakat, yasa/kanun bir yerinde yakalamış, Tweed’i. 1878’de cezaevindeyken ölmüş. Ailesi soyadı değişikliği yapmış.

Aynı ülkeden devam edelim: Amerika Birleşik Devletleri’nin 18inci Başkanı Grant bir çok savaşa katılmış, başarılı, bol apoletli bir generaldi. Şanı yürümüş, şöhreti duyulmuş, bol ödenekli bir insan olup da, görev süren boyunca (1869’dan 1877’ye kadar) iki büyük yolsuzluğa neden bulaşırsın... Crédit Mobilier ve Union Pacific’deki hissedarların 20 milyon dolarını demiryolu inşaatı yapacağım diye alıp buharlaştırmış. Kaçak içki üreticilerinden rüşvet alıp Hazine Bakanlığı’nda 100 kadar devlet görevlisine yedirmiş. Kendisi kim bilir neler yemiş. 1885 yılında, 63 yaşındayken gırtlak kanserinden ölmüş. Hakkında hiçbir soruşturma açılmadan... Amerikalılar –özellikle de Cumhuriyetçiler- onun hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorlar.

  İllüstrasyon: Üç Maymun, MauMau
 

Sadece kişiler değil, ülkeler de yolsuzluk faili olabiliyor. Uluslararası Şeffaflık Örgütü, Bangladeş’i dünyanın en yozlaşmış ülkeleri listesinde en üstte konumlandırmış. Araştırmalar özet olarak, başkent Dakka’da rüşvet vermeden 100 metre yürüyemeyeceğini, postacıdan postanı alabilmek için rüşvet vermen gerektiğini, toplu taşıma şoförünün o hat için hem polise, hem belediyeye rüşvet verdiğini söylüyor. Bir mağduriyeti olan kişi, polis kendisine yardım etsin diye polise rüşvet vermek mecburiyetinde. Rüşvet almadan elini steteskopa uzatmayan doktor neredeyse yok. Evdeki elektrik sayacını okumaya gelen memur da rüşvet alıyor. Vermezsen sayaç okumada bir sıfır ekleyiveriyor. İşsizlik oranı %70... Yazı ile: yüzde yetmiş. Yaşı 40 ve üzeri okuyucularım bir dönem e-posta kutularına gelen, akıl karıştırıcı, iştah açıcı Bangladeş devleti tarafından gönderilmiş mektupları hatırlar sanıyorum. İnandırıcı bir dil ile okuyucusundan küçük miktarda ödünç para isteyip karşılığında 250bin Amerikan Doları ödeyeceklerini vadediyorlardı. Dolandırma amaçlı olduğu ortaya çıktı. 

Amerika’ya geri dönelim: 1970'li ve 80'li yıllarda, Chicago Cook İlçe Mahkemesi hakimi Thomas Maloney isimli bir adem, görev yaptığı 13 yıl boyunca (1977’den 1990’a kadar) kendisi para yemekle kalmamış, jürilere de para yedirmiş. Davalar çek/senet anlaşmazlığı ya da olaylı boşanmalar vs değil: 6 cinayet sanığına suçsuz hükmü vermiş/verdirmiş. Sonunda yakayı ele vermiş, 15 yıl-9 ay hapis yatmış. 2007’de cezası bitmiş, 2008’de ölmüş.

İllüstrasyon: Sacha Vega


En tepedeki din adamı yolsuzluk yapar mı... Yapar.

1412 yılında Papa olan İspanyol asıllı 4üncü Alexander, işe papa olabilmek için rüşvet vermekle başlamış. Papalığı döneminde uçkuruna söz geçirememiş, 7 tane gayri meşru çocuğu olmuş. Uygulamalar, bürokratik işlemler vs konularında rüşvet vererek işlerini halletmiş. “Öyle şeytana uydu” diyorlar ki onun için, öldüğünde bedeni kısa zamanda morarmış, şişmiş, tabuta koyamadan çürümüş. Tabutuna sığdırmak için kenardan etlerini kesmek zorunda kalmışlar.

Trump, Amerikan Başkanı olmadan önceki yıllarda ticari iflasını dört kez ilan etti. Vakıf kurdu, para işlerini oradan halletti. Amerikan Vergi Dairesine göre kendisi “yasal açıdan şüpheli bir vergi kaçağı”...  Bu arada, Clinton Vakfı’nın soru işareti barındıran davranışları da yok değil. Hemen akıla gelen bir soru olması açısından, Clinton Vakfı Hillary Clinton’ın arkadaş şirketlerine yanlışlıkla mı paraları yönlendirdi...  Şimdiye dek, bu suçlamalardan hiçbiri skandal seviyesine çıkmadı.

Yozlaşmanın bu kadarı da olmaz dedirtecek son bir örnek: Milattan öncesine ait, antik dönem Yunan ailesinden Alcmaenodia (okunuşu Alkmaenodiya) işlerini halletmek için tanrılara rüşvet vermiş. Dinsel tapınak Delfi’de ayinleri, töreni yöneten kadın kahinle anlaşma yaparak siyasi sonuçları etkilemeye çalışmış. İşlem şöyle yürüyor: Delfi’nin içinde bulunan Oracle hem kahinin durduğu yeri hem de tanrıya haber verme, ondan haber alma yerini ifade eder. Kahin aracılığı ile tanrı ve/ve ya tanrılara soru sorulur. Cevap kahin tarafından mırıltılar halinde aktarılır. O sırada civarda bulunan kuş sesleri, rüzgarın uğultusu, sallanan yaprakların hışırtısı, birbirine sürtünen ağaç dallarının çıkarttığı sesler vb oluşumları esin kaynağı olarak yorumlar. Alkmaenodiya kadın kahine değerli taşlar vermiş ve ondan iktidara mesaj olarak tanrıların Sparta’yı ele geçirmesi zorunluluğunu söyletmiş. Ben tarihin yalancısıyım.


İllüstrasyon: Godsuma Vzyatka

Siyasette yolsuzluk, resmi süreçleri yırtıp atmak suretiyle demokrasiyi ve iyi yönetişimi baltalamak demek. Seçimlerde ve yasama organlarında yolsuzluk, hesap verme sorumluluğunu yok ediyor ve temsilciliği ortadan kaldırıyor. Yargıda yolsuzluk, hukukun üstünlüğünü tehlikeye atıyor. Kamu yönetimindeki yolsuzluk, hizmetlerin verimsiz olması demek.  Daha genel olarak, yolsuzluk, prosedürler göz ardı edilirse, kaynaklar emilirse ve kamu daireleri satın alınır ve satılırsa, hükümetin kurumsal kapasitesini bozuyor. Devletin meşruiyetini ve güven ve hoşgörü gibi demokratik değerlerini bozması da cabası.

Tüm bunları “Bizde olmaz” duygusuyla yazdım. Şu ana kadar olan inandırıcılığımı yitirdim, değil mi?

 

 


Herkes bilsin