Menu

Fidel’e “modası zaten geçmişti” diyenler...

Sebla Kutsal
fotoğraf: Reuters

Fidel'in zamanı çoktan geçti" diyenleri şöyle bir düşünüyorum; "zaman" kavramına, "anı yakalamaya", sürekli "güncel" kalmaya kafayı takan, her şeyden kolayca sıkılıp, vazgeçen, yaşamlarında hiçbir önemli hedefleri olmadan -para kazanmayı elbette hedeften saymıyorum- ordan oraya savrulan, tüketmekten başka vasıfları olmayan, piyasa araştırmalarında "tüketici" diye anılmaktan öte sıfatları bulunmayan hedonist kitleleri...

 

Bu sabah eksik uyandık.

Küba'nın 90 yaşındaki Eski Devlet Başkanı ve Komünist devrimin lideri Fidel Castro bugün TSİ 06.29'da aramızdan ayrılarak, yol arkadaşı Che'nin yanına gitti.

Dünyanın sömüren kısmı bu gece şampanyalarla/zemzem sularıyla kutlar bu vefatı. Sömürülen ve bunun da farkında olacak kadar aklı çalışan kısmı ise şüphesiz derin bir yas sürecine girecek.

Fidel'in ölümünü erkek kardeşi ve Küba Devlet Başkanı Raul Castro, televizyondan canlı yayınlanan açıklamasında duyurdu.

Yaklaşık 50 yıl boyunca Küba'yı tek partili bir devlet olarak yöneten ve 2008 yılında da görevi kardeşi Raul'a devreden Fidel Castro'nun naaşının gün içinde yakılması bekleniyor. Yas için nasıl bir program yapıldığı ise henüz açıklanmadı.

BBC'nin Havana muhabiri Will Grant, rejim taraftarı olan Kübalıların yas ve gözyaşları içinde olduğunu, karşıtların ise sessiz ve saygılı bir tavır sergilediğini aktarıyor.

Grant'in izlenimleri şöyle: "Belli bir jenerasyonla konuştuğunuzda gözlerinde yaşlarla yanıt veriyorlar. Diğerleri son derece tepkisiz ya da içten içe Fidel'in zamanı geçeli çok oldu, diye düşünüyorlar... Ancak Miami'de olduğu gibi bir kutlama burada gerçekleşmez, denense de buna tolerans gösterilmez."

 

"Fidel'in zamanı çoktan geçti" diyenler

"Fidel'in zamanı çoktan geçti" diyenleri şöyle bir düşünüyorum; "zaman" kavramına, "anı yakalamaya", sürekli "güncel" kalmaya kafayı takan, her şeyden kolayca sıkılıp, vazgeçen, yaşamlarında hiçbir önemli hedefleri olmadan -para kazanmayı elbette hedeften saymıyorum- ordan oraya savrulan, tüketmekten başka vasıfları olmayan, piyasa araştırmalarında "tüketici" diye anılmaktan öte sıfatları bulunmayan hedonist kitleleri... Gülümsüyorum, acıyarak. Kapitalizmin çöküşünü izledikleri halde bunun farkına bile varamayan küçük beyinleriyle ideolojilere Armani'nin, Louis Vuitton’un eski sezon kreasyonu muamelesi yapmalarından, onlar adına utanarak...

Oysaki Fidel, siyasi görüşü ne olursa olsun, tek efendisi olan bir dünyaya karşı çıkabilecek kadar aklı çalışan her bireyin saygı duyması gereken, Florida'nın sadece 90 mil ötesinde Komünizmi yeşerten, bu yüzden de başından düzinelerce suikast girişimi geçen ve hepsinden sağ çıkan bir devrimciydi. Halkların, dev güçlere kafa tutabileceğini, Latin Amerika'nın kendisine ABD'nin tam zıttı bir siyasi ve ekonomik yol seçmesini sağlayarak kanıtlamıştı. 50 yıllık ekonomik ambargo döneminde yine kimsenin önünde diz çökmeden, "bağzı ülkelerde" olduğu gibi medya önünde şov yapıp kapı arkasında halkını satmadan ülkesini ayakta tutan bir liderdi.

 

Ardından küfretmekte gecikmediler

Şimdiden başladı; Miami'de ölüm haberinin havai fişeklerle kutlanmasına izin verilirken, ABD'nin sermaye piyasalarına göre nefes alıp veren kalemleri Fidel'in arkasından hakaretler yağdırıyor... Ardından "dinozor" diyecekler, "diktatör" diyecekler... Desinler! Donald Trump ve onun gibilerin iktidara geldiği ülkelerde sağ ve liberal basının, ana akım medyanın "kara" dediğinin bilakis muteber görülmesi gerektiğini zaten bilen biliyor. Balzac'ın "Eugénie Grandet" romanındaki gibi "babadan çocuğa geçen" kapitalizm hastalığının kurbanları onlar. Grandet baba gibi, son nefeslerinde bile gözleri altında kalarak göçecekler bu hayattan. Ve onlar gibileri karaladıkça, aydınlanacak Fidel'in anısı ve mirası...

 

 

 

 

 


Herkes bilsin