İyi mi? kötü mü? Kötünün iyisi mi?
Türkiye, bulunduğu coğrafyanın en özgün ülkesi olarak, belki de yeniden düşünmenin eşiğinde. Neyi düşüneceğiz derseniz...
AYKIRI AKADEMİ – ANALİZ – Enver Aysever
Bir parti niye kurulur? Bu soru kendi içinde uzun soluklu yanıtlanması gereken bir soru. Bir zaman Süleyman Demirel ile söyleşmeye gitmiştik. Son derece merak içerisindeydim ‘Süleyman Demirel Türkiye’nin siyasal iklimini nasıl yorumluyor’ diye. Orada kendisine ‘AKP’nin bunca güçlü olduğu bir dönemde, yeni bir siyasi partiye bugün ihtiyaç var mı?’ diye sormuştum. Bana ‘siyasi yelpazede bir yer bulabiliyorsan, o zaman parti kur’ demişti.
Yeni kurulan bir partiyle karşı karşıya olduğumuzda; ülkenin geleneksel tartışması olan ‘Türkiye’nin yüzde yetmişi sağcıdır, yüzde otuzu solcu’ denklemi halen yürürlükte mi, diye düşündüm.
Bu meseleyi şöyle tartmak lazım. Yüzde yetmiş-otuz denklemine baktığımız zaman aslında gerçek anlamıyla bir sosyal demokrat sosyalist kitlenin o tarifin içinde olmadığını görüyoruz. Değişen dünya koşullarında, neo-liberal siyasetin bunca saldırgan olduğu bir dönemde, ‘80’lerden sonra tarihin sonu geldi’ söylemiyle ideolojilerin önemi bitti denildiği bir zamanda, aslında yeni bir ideoloji yaratılırken; bütün bunları tartışır ve bir denge içinde ortaya koyar vaziyetteydik. Fakat döndü dolaştı, Türkiye kısır bir denkleme geldi. Burada şunun söylemek lazım. Ak deyince nasıl günahsız tertemiz beyaz bir sayfa açılmıyorsa, iyi deyince de aynı şeyin olmayacağını bilmemiz gerekir. Türkiye bulunduğu coğrafyanın en özgün ülkesi olarak, belki de yeniden düşünmenin eşiğinde. Neyi düşüneceğiz derseniz...
Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarda, ilk önce, entelektüel sefalet – yani akademinin çökmesi, hukukun ortadan kalkması, sanatsal-estetik ölçülerin yok olması –üzerine kafa patlatmamız gerekiyor. Çünkü düşüncesi olmayan, düşünce yeteneği ve dili gelişmemiş bir ülkenin, dünyada varlığı tartışılır. Yani fiziksel olarak bir ülkenin varlığından söz etsek bile, düşünsel olarak insanlığa yaptığı bir katkı olmadığını görürüz.
O halde günlük sığ tartışmaların ötesine geçmek için tüm bu olan bitenleri fırsat olarak değerlendirmek gerekir.