‘Hırka altındaki adam’ heykeline saldırı
Bienal kapsamında Abdülmecid Efendi Köşkü’nde gerçekleşen sergi, ‘Osmanlı Torunları’nca hedef gösterilmesinin ardından, saldırıya uğradı.
AYKIRI AKADEMİ – HABER
İstanbul’da 15’inci İstanbul Bienali’yle eş zamanlı olarak düzenlenen ‘Kapı Çalana Açılır’ sergisine bir grup saldırdı. Melih Fereli ve Károly Aliotti’nin küratörlüğünü yaptığı sergiye Koç ailesinin Nakkaştepe’deki Abdülmecid Efendi Köşkü ev sahipliği yapıyor.
Hedef gösterilmişti
Saldırıya uğrayan sergi, ‘Osmanlı Torunları’nca ‘Ecdada ve İslama hakaret ettiği’ iddiasıyla hedef gösterilmişti. II. Abdülhamit’in beşinci kuşaktan torunu Nilhan Osmanoğlu, Twitter hesabından sergiyi ‘rezalet’ diye tanımlamıştı. Bir diğer torun Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu, Facebook hesabından “Kanuna göre Koç ailesinin satın aldığı vicdanlara göre ise gasp ettiği bu köşkte yapılan bu rezaleti kabul etmemiz mümkün değildir” diye yazmıştı.
Heykeli kırmak istediler
Köşke saat 14.00 sıralarında gelen saldırganlar, birinci kattaki Ron Mueck’e ait ‘Hırka altındaki adam’ heykelini tahrip etmek istedi. Güvenlik görevlilerinin müdahale ettiği saldırganların “Laiklik bu mu?” ve “Burada bunlar sergilenemez” diye bağırdığı iddia edildi. Bu sırada sergiye gelenler saldırgan grubu “Görmek istemiyorsanız gelmeyin. Dışarı, dışarı” sözleriyle protesto etti.
Saldırgan eski BBP yöneticisi Mahmut Alan çıktı: “Heykeli kaldırıp fırlattım”
Saldırganın, şimdiye dek birçok eylemle ‘adını duyuran’ Büyük Birlik Partisi’nin (BBP) Bolu eski il başkanı Mahmut Alan olduğu ortaya çıktı.
Facebook hesabından bir video paylaşan Alan’ın saldırı sonrası gözaltına alındığı, Anadolu adliyesine götürüldüğü, ardından da serbest bırakıldığı öğrenildi.
Alan, ‘Hırka altındaki adam’ heykelinin evde ayetlerin de bulunduğu mihraba yerleştirildiğini öne sürerek penisinin görüldüğünü söyledi: “Bunu gördüğümde inanamamıştım. Bolu’dan İstanbul’a gelerek buradaki arkadaşlarımı, ağabeylerimi aradım. Ama kendilerine kesinlikle eylem yapacağımı belirtmedim. Daha sonra beni müzenin oraya getirdiler. Ben kendime tek başıma giderek heykeli gördüğümde, bunun kabul edilemeyeceğini söyleyip kaldırılması gerektiğini izah ettim ama oradakiler kaldırılmayacağını söyleyince Hz. İbrahim’in yangınına su taşıyan karınca misali safımızı belli etmek gerekiyordu… Çıplak heykeli aldım ve birkaç metre öteye fırlattım.” dedi.
‘Kapı Çalana Açılır’
2007-2026 yılları arasında İstanbul Bienali’nin sponsorluğunu üstlenen Koç Holding, sergi mekânı Abdülmecid Efendi Köşkü’nü, bu sergiyle ilk kez genel ziyarete açmış. Kendisi de yetkin bir ressam olan son Osmanlı halifesi Abdülmecid Efendi tarafından yazlık konut olarak kullanılan köşk; dönemin sanatçı ve yazarlarının buluşma yeri.
Serginin küratörlerinden Ömer M. Koç Koleksiyonu Yöneticisi Károly Aliotti HT Magazin’e verdiği röportajda serginin amacı ve kapsamını şu şekilde anlatıyor;
“Kapı Çalana Açılır seçkisi zaman kavramının merkezde olduğu bir birliktelikte, sergideki yapıtlar insan ve hayvan, canlı ve ölü, canavar ve melek, hareket ve durağanlık arasındaki ilişkilere odaklanıyor. Bu zıtlıkların, bir denge hali içinde buluşmalarının mümkün olup olmadığını soruyor...
Ziyaretçi köşkten içeri adımını atar atmaz, bir nevi paralel evrenle karşılaşıyor: Zamanda donmuş ama buna rağmen adeta devinim halinde bir evren bu. İzleyicinin ilk gördüğü yapıt, az önce oraya düşmüş gibi, yerde uzanan, mermer tozundan yapılmış bir kuğu. Yaşanmışlıkla terk edilmişlik arasındaki gerilimi yansıtan bu kuğu, kıpırtısız bir hayaleti veya geçmiş hayatların hikâyelerinden geri dönen ruhları andırıyor. Sergiyi ziyaret ederken, zaman sanki insanlardan hayvanlara ve olağandışı varlıklara kadar herkes ve her şey için durur. Bu, bizi gördüklerimizden bir mânâ çıkarmaya davet eden, aynı zamanda görmediklerimiz üzerinden sezgilerimize hitap eden bir tanıklık. Yapıtlardan yola çıkarak kurulabilecek bağlantılar aracılığıyla izleyicileri değişmekte olan zaman izleğini takip etmeye çağıran sergi Ahmet Hamdi Tanpınar’ı şu sözlerini hatırlatıyor: Dün bugündür aslında değişen tek şey zamandır.
Sergide Türkiye’den ve dünyadan 24 sanatçının 1700’lerden günümüze geniş bir döneme yayılan ve bir kısmı Türkiye’de ilk kez sergilenen 30 yapıtını bir arada görmek mümkün.
Örneğin Patricia Piccinini, Ron Mueck ve Carsten Höller, hipergerçekçi yapıtları aracılığıyla köşkte zamanın akmaya devam ettiği hissini verirken; Daphne Wright, Yaşam Şaşmazer ve Franz Xaver Seegen gibi sanatçıların işleri donmuş zamana yenik düşmüş gibi görünüyor. Leyla Gediz, Anıl Saldıran ve Semiha Berksoy’un yapıtları ise bu iki durum arasında bir köprü kuruyor. Ekin Saçlıoğlu, Alejandro Metallo Gibert ve Taner Ceylan’ın sergideki yapıtları ifşa ve gizlenme, kimlik kurgusunun bulanık sınırları ve dönüşümün kaçınılmazlığı gibi temalara göndermeler içeriyor. Sergide 15. İstanbul Bienali’nin küratörlüğünü üstlenen Elmgreen ve Dragset sanatçı ikilisinin de iki yapıtı yer alıyor.”
Koç Holding'ten Açıklama: “Kabul Edilemez!”
Saldırı sonrası Koç Holding tarafından yapılan açıklamada; “Kendisine hitap edeni sanat olarak görüp, etmeyeni hayal gücü ve aşırılıklar üzerinden tehdit ve baskı unsuru olarak kullanmaya çalışmak, sığ bir yaklaşımdan öteye gidemez ve kabul edilemez” dendi.
Açıklamanın tam metni şu şekilde;
“Ülkemizden ve dünyadan 24 sanatçının 1700’lerden günümüze geniş bir döneme yayılan ve bir kısmı Türkiye’de ilk kez sergilenen 30 yapıtını bir araya getiren ‘Kapı Çalana Açılır’ sergisine önce sosyal medyada yanlış ve manipülatif bilgiler üzerinden itibarsızlaştırma kampanyası düzenlenmiş, daha sonra da bu saldırılar fiili bir şekle dönüşmüş ve Pazar günü küçük bir grubun saldırısı yaşanmıştır.
Sanatseverlerin yakından bildiği gibi, dünyanın dört bir yanında eski yapıt ve saraylar, tarihi mekânlar, sergilere ev sahipliği yapmakta, sanatın dönüştürücü, sorgulayan, anlam katan gücünü kitlelerle buluşturmaya aracılık etmektedir. 28 Eylül’de ziyarete açılan ‘Kapı Çalana Açılır’ sergisi de bunun bir örneği olup, 19. yüzyıl yapısı olan Abdülmecid Efendi Köşkü bu sergi dolayısıyla ilk kez ziyarete açılmış ve geçmişin izlerini taşıyan tarihi bir mekân ziyaretçilerle buluşmuştur. Sergi, kapılarını açtığı günden bu yana 15 bine yakın sanatseveri ağırlamış ve gördüğü ilgi üzerine ziyaret süreleri uzatılmıştır.
Sosyal medyada sürdürülen haksız kampanyanın fiili bir saldırıya dönüşmesi nedeniyle kamuoyunun sergi ve mekânı hakkında bilgilendirilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
1) Serginin yapıldığı Abdülmecid Efendi Köşkü inşa edildiğinden bu güne kadar ibadethane veya kutsal ziyaret mekânı olarak hiç kullanılmamış olup, özel bir mülktür.
2) Kamuoyuna ‘mihrap’ diye lanse edilen bölüm aslında şöminedir ve yönü güneybatıdır. Tüm kamuoyunun bileceği gibi mihrabın yönünün kıbleye dönük olması gerekir ve kıble güneydoğu yönündedir.
Bu sergi nedeniyle toplumun kutsal değerlerine saldırılıyormuş gibi bir algı yaratılmaya çalışılmasının hiçbir dayanağı yoktur. Koç Topluluğu inanç özgürlüğüne ve tüm inançların kutsallarına sonuna kadar saygılıdır.
Toplumsal kalkınmanın en önemli unsurlarından biri düşünce özgürlüğü ve bunun en etkili mecralarından olan kültür ve sanattır. Kendisine hitap edeni sanat olarak görüp, etmeyeni hayal gücü ve aşırılıklar üzerinden tehdit ve baskı unsuru olarak kullanmaya çalışmak, sığ bir yaklaşımdan öteye gidemez ve kabul edilemez.”