Menu

Gezi ile İran’da yaşananlar arasında bir benzerlik var mı?

fotoğraf: Ebrahim Noroozi / AP

İran’da olan bitenler ve çevresinde süren tartışmalara yönelik olarak gazeteci Ceyda Karan aykiriakademi.com’a konuştu:
 

Gezi eylemleri ile İran’daki olayları, kitlesel eylemlilik itibariyle, Türkiye’de çok birbirine benzetmeye çalışanlar oluyor. Ama ben çok birbirine benzediği kanaatinde değilim. Karşılaştırarak baktığımız zaman zaten bu manzara ortaya çıkıyor.

Gezi Eylemlerini tekrar hatırlayalım.

Toplumu kutuplaştırmaya çalışan, aslında öncesinde başlayan, neyi yiyip içeceğimizi filan açıklayan bir iktidara duyulan, birikmiş büyük bir öfke vardı.

Türkiye’de toplumsal huzursuzluk aslında içten içe kaynarken; sosyoekonomik düzene, kentsel düzene geliştirilen itiraz bastırılmıştı.

Gezinin ilerlemesinin asıl sebebi de iktidarın hiçbir şekilde hiçbir politikasına muhalefet edilmesini kabullenmeyeceğini baştan, en baştan göstermesi oldu.

Türkiye’de Gezi olayları kentsel ve çevre hassasiyetleri üzerinden bir anda patladı ve toplumun çok farklı kesimlerinin, birbiriyle hiç alakası bile olmayan kesimlerin açık sempatisini kazandı. Sokak olayları sırasında mahallelerde pencerelerden alkışlayanları hatırlayalım.

Kentlerine dair hassasiyet geliştiren insanlar dikkate alınmadı, inatlaşmaya gidildi.  Demokratik protesto hakları ellerinden alındı, daha ilk günden gazlandı.  Bu da öfkeyi katladı. Tabi ki burada bunlardan faydalanmaya çalışan güçler oldu. Ama hatırlayalım, bütün bunlar hatta muhalefet partilerinden siyasetçiler bile Geziden dışlanmışlardı.

Gezi parkı alanında müthiş bir sivil damar yakalanmıştı. Buna karşı çaresiz kalındığı için de her türlü manipülasyon yapıldı. Kabataş yalanını hatırlayalım. Ülke ahalisi kendi içinde kutuplaştırılmaya çalışıldı ve hatta buradan laik cumhuriyetin temellerinin açıkça hedef alınması, başörtülü bacı muhabbetleri, darbe gölgelemesi ile işlevsel kılınmaya çalışıldığını hatırlayalım.

Şimdi bu gezinin aklımızda kalan boyutları.
 


Fotoğraf: Dursun Aras, 2013 Gezi Olayları

 

2009’da İran’da olup bitenleri ise Gezi ile eşitleyemeyiz, hatta bu açıdan kıyaslayamayız bile. Birincisi spesifik bir vaka olduğunu anımsayalım. Bir seçimin hemen ardından geldiğini anımsayalım, cumhurbaşkanlığı seçiminin. İran tabi bir direniş hattının bir ülkesi. Türkiye, batılı bir demokrasi addedilen, NATO üyesi, kusurlu sorunlu da olsa demokratik mekanizmaları işleyen bir ülke Ama İran iç politikasında belirli dinamiklerin rol oynadığı, İslam devrimi üzerine yükselmiş ve kendini direniş hattının direği olarak gören bir ülke.

2009’da İran’da gerçekleşen olaylarda muhalefeti sırtlayan  bir siyasi hareket, organizasyon ve liderlik vardı Gezi’den farklı olarak: Yeşil Hareket.

İran’da seçim öncesi müthiş bir dinamizm vardı. Ben oradaydım. Tahran’da izledim. Öncesi sonrasını biliyorum. Yeşil Hareket’in liderlerinin kaybettiği açıklanınca insanlar ‘oyumu geri istiyorum’ ana sloganı ile sokakları doldurdular. Hatta sloganlar arasında ‘İslam devriminin ilkelerine dönmek istiyorum’ sloganları da görülüyordu. Devrimin yozlaştığı, özüne dönmesi gerektiğini düşünenler vardı. Reformcu hareketin izlerini de taşıyordu bu anlamda.

Aslına bakarsak, 2009’da İran’da yaşananların Gezi’yle belki benzetilebilecek tek yanı orta sınıfa dayanması ve kitlelerin barışçı bir biçimde sokağa dökülmesi. Sadece kitlesel olması ki, dünyanın dört bir yanında kitlesel eylemler görüyoruz. Bir de o kitlenin barışçı bir biçimde taleplerini dile getirmesi olabilir. O kadar, daha fazla değil. 2009’da İran’da bir kere liderlik vardı. Yeşil Hareketti liderliği bunun. Gezi de liderlik yoktu. Organizasyon yoktu. Kendi kendine spontane gelişti. İran rejimi protestoları ilk günden bastırdı. Bu anlamda, bastırma anlamında da kıyaslanabilir. Liderleri içeri attılar İran’da...
 

2009’da Yeşil Hareket protestocuları - Fotoğraf: Atta Kenare / AFP / Getty Images

 

İran’da bugün yaşananlara baktığımızda, benim görebildiğim kadarıyla; öncelikle bugünkü gösteriler 2009 İran’ından o spesifik seçim sonrası İran’ından farklı. Ekonomik temelli olduğu anlaşılıyor. İran’da 7 ay önce yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Hasan Ruhani’nin kazanmadığı, rakibi Reisi’nin kazandığı Meşhet gibi muhafazakar bir yerde fitili ateşlenmiş. Protestolarda muhafazakarların da payı olduğu söyleniyor.

Toplumda tabi ki bir şekilde huzursuzluk var. Nükleer anlaşma yapıldı batıyla. Ama yıllardır kıskacında olunan yaptırımlar rejiminden henüz kurtulmuş değil İran. Hasan Ruhani neoliberal politikalar uygulamaya çalışıyor. Ülkede işsizlik, sosyal harcamalardan kesintiler vs. hepsi görülüyor. Dolayısıyla da böyle sıkıntılı bir durum var.  Şimdi bütün bunların tezahürü yaşanıyor ama dikkatimi çeken orta sınıf ve Yeşil Hareket’in bugünkü gösterileri o kadar da sahiplenmemesi ve mesafe koyması. Daha ziyade yoksul sınıftan, kaybedecek bir şeyi olmayan insanların isyanı var.

Dünden diğer bir farkı ise protestocular üzerlerine hemen BESİC güçleri, Devrim Muhafızları’nın salınmaması. Bunu da protestoların ekonomik nedene dayanması olarak yorumlayabiliriz. Bu olayda dikkatimi çeken nokta bu.

Dolayısıyla ne Gezi’yle ne de 2009’la çok kıyaslanacakmış gibi görünmüyor İran’da olup bitenler.

Bunun dışında olayın politik ayağı tabi ki var. Ortadoğu emperyalizmin at koşturduğu bir yer. Oyun sahası. Özellikle Suriye savaşı İran’ın etkinliğini bölgede çok arttırdı. IŞID’a karşı sahada birebir kanlarını dökerek mücadele eden; selefi, vahabi ve cihadcı teröre karşı duran güçlerden en öne çıkanlardan bir tanesi İran oldu.  Dolayısıyla da emperyalist güçlerin İran’ın etkisini sınırlandırma istekleri ortada. “Emperyalizmin İran’ı hedef aldığını” da biz söylemiyoruz, kendileri söylüyorlar. Donald Trump bizzat çıktı, twit attı. İsrail Başbaşkanı Benyamin Netenyahu’nun İran karşıtı politikalarını ve ikisinin de birbirini rakip gördüğünü biliyoruz, Netenyahu da bir açıklama yaptı. Bir de CIA’den bu işin sorumlusu olarak geçen yaz atanan Ayetullah Mike var, operasyon odaları kurulduğunu biz Amerikan medyasından okuyoruz. Tabi ki İran’daki gösterilerde emperyalizmin içeride bir rejim değişikliğini tetikleyecek bir takım işler görmeye çalıştığını düşünmek için çok fazla sebebimiz var.
 


30 Aralık 2017'de Tahran'da protestolar esnasında çekilen ve sosyal medyadan Reuters tarafından toplanan fotoğraf.

 


Tahran Üniversitesi'nde protestolara katılan bir öğrenci, 30 Aralık 2017, Fotoğraf: AFP

 


Başkent Tahran’da Imam Humeyni Cami önünde İranlılar slogan atarken, 30 Aralık 2017, Fotoğraf: Hamed Malekpour / AFP – Getty Images

 

 

 

 

 


Herkes bilsin