Kötülük bulaşıcı, baştan çıkarıcı, kolay ve dirençlidir
Sebla Kutsal
Kötünün kurbanı olup da adalet bulamayan insanların birçoğu kötülüğü kanıksar, kötü ile empati kurma “yetisi” edinir ve eninde sonunda kötüleşir.
Bekârlığa veda eğlencesi için gittikleri Dubai’den dönerken uçakları İran’a düşerek hayata feci bir biçimde veda eden 11 kadın hakkında sosyal medyada yazılan zalimce yorumlara bakıp da hayıflanmayan, kınamayan yok gibi… Kötülüğün zirve yaptığı durumlarda, insanların kendi hümanizmini cilalayarak vitrine koymaktan ince bir “zevk” aldığını seziyorum.
Açık konuşalım; az ya da çok, hepimiz kötüyüz…
Kimse bu yangına uzaktan bakıp da, “ben hiç kibrit yakmadım” demesin… Kötülük bulaşıcıdır, baştan çıkarıcıdır, kolaydır ve dirençlidir.
İnsan var olduğundan beri savaşır iyi ile kötü. Mitoloji, felsefe, psikoloji ve daha nice alanın başlıca konularından biri olmuştur. Yüzyıllardır süregelen savaş, Türkiye’de bitmiş gibi görünüyor, zira bir galibi bir de mağlubu var yüzyıllardır süren çatışmanın.
Bireysellik kapsülüyle yutturulan egoizm, hedonizm, pragmatizm bir yana; adalet sisteminin çöküşü ve gelir eşitsizliğinin tahammül sınırını aşmasıyla, kötülük nihai zaferini elde etti bu ülkede.
Öldüren beraat
68 yaşında bir baba adliye koridorlarında kalp krizi geçirerek can verdi dün. Adliye bahçesinde son nefesini veren Şaban Deniz’in yüreği, kızının öldürülmesine ve kanıtların ortadan kaldırılmasına yardımcı olan damadı hakkında ağırlaştırılmış müebbet yerine beraat kararı verilmesini kaldıramadı. Beraat kararı, merhumenin cinayete tanık olan kızının, babası aleyhindeki tanıklığına rağmen verildi. Çocuk “babam suçlu” dedi, ama mahkeme serbest bıraktı.
İşte, Türkiye için “sıradanlaşan” bu tablo, adaletin tecelli etmemesiyle kötülüğün de ötesinde geçerek “kötülük pornografisi” haline gelmiştir. Bu adaletsizliğe susan, vaziyeti bir biçimde içine sindiren bir toplumdan her şey beklenir. Bu tabloya kahrolmayan, isyan etmeyenlerin Dubai’deki bekârlığa veda partisinden dönerken uçak kazasında ölen genç kadınlara üzülmesini beklemek abesle iştigal olur.
Erdemli insana ne olur?
Jean-Jacques Rousseau, “erdemli insanların sürekli av halinde olduğunu” söyler; “günün birinde ya kendileri kötüleşeceklerdir ya da bir kötünün kurbanı olacaklardır…”
Peki, kötünün kurbanı olup da adalet bulamayanlara ve bir siyaset biçimi olarak uygulanan kötülüğe her gün şahit olanlara ne olur? Bu insanların birçoğu kötülüğü kanıksar, kötü ile empati kurma “yetisi” edinir ve eninde sonunda kötüleşir. İşte bu kadere biz kısaca, “Yeni Türkiye” diyoruz…