Avrupa Çıkmazda...
fotoğraf: Reuters
Demet Kavut Holly
Avrupa çıkmazda. Avrupa’da yaşayanlar hem yaptıklarının hem de yapmadıklarının bedelini ödüyor son yıllarda.
İspanya, İtalya gibi gözde tatil hedefi olan ülkelerde genç nüfusta işsizlik oranı son yılların en yüksek seviyelerine ulaştı. 2017 sonu istatistiklerine göre 15-24 yaş aralığındaki gençlerin İspanya’da %38,2’si, İtalya’da da %34,7’si işsizdi. Diğer Avrupa ülkelerindeki tablo da umut verici değildi. Bunun sonucu olarak artan suç oranı, maddi yetersizliklerin getirdiği statü kaybı, sosyal buhran ve bunalım insanları bir sorumlu aramaya itti. Bulunan suçlu ‚öteki’ oldu. Yani zamanında eğitim, iş, evlilik gibi nedenlerle ülkeye yerleşen göçmenler ve ülkelerinde bir çok grup arasında süren, dış müdahalelerle iyice çıkmaza giren ve bitmek bilmeyen savaştan kaçan Suriyeliler, resmi olarak sona erdiği söylense de hala sokak ortasında infazlar gerçekleştiren Taliban rejiminden kaçan Afganlar, ülkelerindeki iç savaştan kaçan Somalililer ve daha niceleri. Denizde boğulmadan, açlık ve susuzluktan ya da yollarda baş gösteren salgın hastalıklardan ölmeden Avrupa’ya kadar gelebilen yün binlerin potansiyel suçlu ve istenmeyen ilan edilmesi, yavaş yavaş artmaya başlayan milliyetçiliğin de körüklenmesi anlamına geldi. Macaristan, Makedonya, Fransa, Almanya, Avusturya, İngiltere gibi ülkelerde sağcı hükümetler, yabancı düşmanlığı politikasıyla hem nefret söylemlerini hem de oy oranlarını artırdılar. Macaristan ve Makedonya sınırlarını mültecilere kapattılar. Macaristan insani yardım sağlamayı reddederek Cenevre Mülteci Sözleşmesini de ihlal etmiş oldu. Cenevre Mülteci Sözleşmesine göre iltica talebinde bulunan insanlar başka bir ülkeye gönderilemezler ve ülkede bulunan diğer yabancılarla eşit sosyal haklara, belirli bir eğitimsel ve mesleki perspektife sahip olmaları öngörülür.
Avusturyalı FPOe partisinin Viyana'da düzenlediği yürüyüşte Göçmen Karşıtı Pankartlar taşıyan göstericiler, Fotoğraf: Reuters
2015 yılında baş gösteren mülteci krizinde ülkesinin kapılarını savaştan kaçan yüzbinlere açan Almanya Başbakanı Angela Merkel bir gazetecinin sorusu üzerine, bu insanların istihdamı, ülkede barınmalarının uzun vadeli olup olmayacağı konusunda her hangi bir stratejisinin olmadığını, Avrupa genelinde ortak bir çözümün bulunması için elinden geleni yapacağını söylediğinde taraftardan çok düşman kazanmıştı. Aşırı sağcı, Almanya için Alternatif (AfD) Partisi 2016 yılında yapılan seçimlerde, ülkede yer alan bütün yabancılara yönelik nefret söylemi sayesinde Almanya Parlamentosuna girebilmişti. Bugün bir çok politika uzmanı, Merkel’in belki sığınmacılar için büyük bir insanlık örneği gösterdiği ancak ülkesini büyük bir çıkmaza sürüklediği konusunda hemfikir.
Bir mülteci Merkel'in fotoğrafını taşıyor, fotoğraf: Getty Images
Cumhurbaşkanlığı seçimini çeşitli hatalardan dolayı üç kere tekrarlamak zorunda kalan Avusturya’da da durum farklı değildi. Yeşiller Partisi’nin adayı Alexander Van der Bellen’in karşısına aşırı sağcı Özgürlükçüler Partisi (FPÖ) Norbert Hofer’le çıktı ve iki aday da yaklaşık olarak %50 oy alarak toplumun bölünmüşlüğünü tescillediler. Üçüncü seçimin sonunda ucu ucuna kazanan isim Van der Bellen Avusturya’da her şeyin henüz kaybedilmediğini gösterdi. Ancak 2017 yılındaki genel seçimlerde zafer kazananlar, sağcılar oldular. Aşırı sağcı, nazizim yanlısı görüşleriyle bilinen Jörg Haider 2000 yılında seçildiği halde Avrupa Birliğinin baskısıyla başbakanlık koltuğuna oturamazken, bu sefer aynı partinin devamı olan FPÖ’nün vekilleri, tescilli Naziler Avusturya Parlamentosun’da kilit bakanlık pozisyonlarına gelip başbakan yardımcılığı görevini üstlenebildiler. Başbakan ise, daha önce hem Dışişleri hem de Entegrasyon Bakanı olan 31 yaşındaki Sebastian Kurz oldu. Sağın çok bilindik üslup oyunları sayesinde, oluşturulan hükümet programında mülteci kelimesi yerine yasadışı göçmen terimi kullanılarak hem göçmenler, yani ülkeye eğitim, çalışma, evlilik gibi nedenlerle yerleşen yabancılar tekrar hedef haline getirilirken hem de Cenevre Sözleşmesi’nin maddelerini uygulama yükümlülüğünden kurnazlıkla kurtulmaya çalışılıyor.
Avusturya'da seçim dönemi, Fotoğraf: Ronald Zak/AP
Zamanında göz ardı edilen göçmenlerin entegrasyonu paralel toplumların oluşmasının ve gettolaşmanın önünü açmıştı. Görmezden gelme politikası bugün mültecilere uygulanıyor.
Avrupa daha önce örneğini görmediği türden büyük ve derin bir kriz yaşıyor. Mülteci sorununda herkesi ortak bir çözüm bulmaya davet eden Merkel de tepkiler karşısında soğukkanlılığını korusa da teslim bayrağını çekti. Sonuç kimin lehine, kimin aleyhine olacak bilinmez ama gelen yüzbinlerin Avrupa’yı köklü olarak değiştirecekleri kesin. Bu savaşın sonu yok.