Rıza’nın Bütün Adamları
Sistemi, cumhuriyeti dağıtmışsınız; parlamentoyu hiçe indirgemişsiniz; yargıyı partiye bağlamışsınız. E bu düzende ne olacaktı, nasıl engelleyecektiniz ki bunu?
AYKIRI AKADEMİ
Rıza Sarraf konuşmaya başladı. Herkesin gözü orada. 17-25 Aralık meselesi ile de birleştiği için sanki AKP’yi ilgilendiren tek mesele buymuş gibi davranılıyor.
Oysa ben başka bir olay hatırlatmak istiyorum.
Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığının son günleri, son ayları. Davutoğlu o son aylarda bir yasa çıkaracağını söylemişti. Bu yasaya ‘şeffaflık yasası’ diyordu. Yasanın getirdiği düzenlemeye göre siyasi partilerin il başkanları bile her sene meclise mal beyanında bulunacaktı. Davutoğlu bunu açıkladıktan bir gün sonra, Cumhurbaşkanı sarayda AKP yöneticileriyle bir toplantı düzenledi ve ardından bir açıklama yaptı: “Eğer bu yasa geçerse bırakın milletvekilliğini parti il yönetimlerinde çalışacak kimseyi bulamayız.” Bunun üzerine ‘şeffaflık yasası’ rafa kalktı. Davutoğlu da kovuldu. Kendi öyle söyledi. “Ben kovuldum,” dedi. Üstelik de çok kötü bir şekilde kovdular hakikaten. Bütün yetkilerini tırpanlayarak önce felç ettiler, sonra istifa etmeye zorladılar.
Şimdi bunun üzerinde konuşuyoruz Rıza Sarraf olayını. Aslında ortalıkta görünen şeyler, tablonun küçük bir parçası bile değil. Kendi beyanı böyle: “Ben 8,5 milyar dolar rüşvet dağıttım” diyor. Dönen paranın, servetin boyutunu oradan anlayabilirsiniz. O bakana bu bakana giden, bu 8,5 milyarın onda biri bile değil. Asıl para yukarılara bir yerlere gitmiş olmalı. ‘Yukarısı' diye not ediliyor zaten defterlere.
Türkiye dönüp dolaşıp başladığı yere geldi. Eğer bir toplumda ideolojik, dinsel, kültürel bir çürüme varsa; bu yolsuzluk, rüşvet meseleleri onun sadece bir türevi olarak ortaya çıkar. Sistemi, cumhuriyeti dağıtmışsınız; parlamentoyu hiçe indirgemişsiniz; yargıyı partiye bağlamışsınız. E bu düzende ne olacaktı, nasıl engelleyecektiniz ki bunu?
Bence olağanüstü hiçbir şey yok. Her şey kendi seyrinde ilerliyor.