Menu

Allame-i gak guk!

 

AYKIRI AKADEMİ – Orhan Gökdemir

Biliyorsunuz Erdoğan’ın sözü uyarınca Türkiye’de “parlamenter demokrasi” bitti. Meclisin yasama yaptığı, yürütmeyi kendi içinden çıkardığı sistem gitti, yerine “başkanlık sistemi” denen bir ucube geldi. Bir kişinin hem cumhurbaşkanı, hem parti genel başkanı, hem hükümet başkanı, hem yürütmenin, hem idarenin, hem yasamanın başkanı olduğu tuhaf bir yapının içindeyiz. Aslında buna yapı demek doğru değil. Cumhuriyetin yıkıntıları üzerinde bir gecekondu kurma girişimi.

Bu arada bu gecekonduyu kuranlar büyük olanaklara sahip. Sağa sola ulufe dağıtıyorlar. Biliyorsunuz yakın zamanda pek çok kişiye ödül verdiler. Hatta bir filmin gösterimi sarayda bizzat yapıldı. Abdülhamit döneminde bile olmayacak şeyler oluyor Türkiye’de.

Sarayın bu yıl ödül verdiği kişiler arasında İlber Ortaylı da bulunuyordu. Ortaylı’nın televizyondaki partneri bu ödülün arkasından çıktı dedi ki, “benim demokrasiye karşı bir sempatim yok... aslında ideal yönetim şekli monarşi. Bir kişi olur, bir grup olur ama her halükarda böyle olması demokrasiden iyidir.”

Demokratik parlamenter sistem hakikaten bir efsaneydi ve trajik bir şekilde sonuçlandı. Ama bundan yola çıkarak, monarşinin iyi bir yönetim biçimi olduğunu söylemek de ancak hakikaten ‘bilgili ama çocuk kalmış’ bir öğretim üyesine yakışır. Daha önce de hatırlarsanız Kürtlere bok yedirmeyi haklı bulmuştu.

Televizyona çıktığı zaman bir tür allame-i cihan.
Her şeyi biliyor.
Her şey hakkında ansiklopedik bilgisi var.
Her konuda konuşabiliyor.
Uzman.
Diplomaları var.
Batıda pek çok üniversitede itibar görmüş.
Gelin görün ki ülkenin sorunları hakkında bir çocuk kadar bile bilgisi yok.

Tuhaf laflar etmesinin iki sebebi olabilir. Ya hakikaten cahil olduğu konularda konuşuyordur. Ya da muktedirin kendisine de ödül vermesini sarayda ağırlamasını istiyordur. İkisi de mümkündür. Bu ülkede neler gördük biz. Bazıları güçten iktidardan destek almadan ona dayanmadan ayakta kalamaz.

Sonuçta bir bilim adamının bilim adamı, sanatçının sanatçı olduğunu gösteren şey de; nerede baskı varsa, nerede zulüm varsa ona karşı durmak, iktidara mesafeli davranmaktır. Bu böyle bir dönem, bir tür turnusol kağıdı gibi. Bu dönemden çıktığımız zaman, arkasında koca koca unvanları olan, pek çok payeyi taşıyan insanların aslında bir halt olmadığı, bir işe yaramadığı, yaptığı icra ettiği sanatın edindiği bilginin, bırakın başkasına yararı olmayı, kendisine bile faydası olmadığını göreceğiz. Hakikaten ibretle bakacağız. Belki bir kısmımız utanarak bakacak.

 

 

 


Herkes bilsin