Gezi Parkı Eylemlerinden sonra rafa kalkan tasarı yeniden gündemde!
Gezi Parkı eylemlerinin ardından rafa kalkan‘Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Tasarısı’ bugün saat 10.30’da Meclis Çevre Komisyonu’nda görüşülmeye başlanacak.
AYKIRI AKADEMİ - HABER
‘Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Tasarısı’ bugün bir kez daha görüşülmek üzere TBMM Çevre Komisyonu’nunda görüşülmeye başlanacak.
Yeşil Gazete’den Merve Damlacı’ya konuşan avukat ve çevre hakkı savunucusu Arif Ali Cangı; AKP iktidarının uyguladığı politikalarına uyumlu biçimde doğal varlıkları işletmeye açmayı kolaylaştıracak derli toplu tek bir yasaya ihtiyacı olduğunu, o yüzden bu tasarıdan vazgeçmeyeceğini belirtti.
Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı’nın gerekçesi, hükümet tarafından, ‘Avrupa Birliği üyelik Habitat Direktifine uygun mevzuat hazırlamak’ olarak ifade edilse de; Çangı, yasanın neden çıkarılacağı, kimin yararına çıkartılacağı, yani amacının ne olduğunu en iyi anlatan bölümün tasarının 3. Maddesi olduğunu belirtiyor;
“Koruma ve kullanma dengesinin gözetilmesi, korunan alanlarda koruma ve kullanım kararlarının bölgelemeye dayalı uzun devreli gelişme planı veya yönetim planı ile belirlenmesi, kalkınma planları hazırlanırken tabii değerlere ve biyolojik çeşitliliğe ve verilebilecek muhtemel zararların önlenmesi ile koruma ve sürdürülebilir kullanma dengesinin sağlanması hususu dikkate alınır”
Avukat Çangı, burada ‘koruma ve kullanma dengesi denen şey’in tabiatın ve biyolojik çeşitliliğin ticari meta haline getirilmesi, işletilmesi sonucunu doğuracağını vurguluyor.
Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı iktidarın 2010 yılından beri yasalaştırmak istediği ancak başaramadığı bir tasarıydı. Ancak şimdi KHK’lerle zaten yasa haline getirilmiş durumda. Çangı şimdi yapılmak istenen şeyin, bugüne kadar tabiat varlıkları ve biyolojik çeşitlilik bakımından yapılan yasal düzenlemeleri tek yasada, yetkileri de tek elde toplamak olduğunu söylüyor.
Tasarının geçmesi halinde hayatımızda neler değişecek?
Bir doğal varlığın korunması gerekip gerekmediği konusunda uygulanan ekonomi ve ekoloji politikaları belirleyici olacak.
İktidarların yönetiminde bu yasa doğal varlıkları korumayacak, aksine yaşam alanlarını sermayenin yağmasına, talanına açacak. Barajlar, HES’ler, madencilik gibi ekolojiyi bozan tesislerin ve faaliyetlerin önü alınamayacak, yaşam alanlarını korumak daha da zorlaşacak.
"Bakanlar Kurulu’nun yetkilendirdiği alanlarda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın her türlü ölçekte imar planı yapması ya da yaptırmasının, bu alanlarda her türlü ruhsat ve yapı kullanma izni vermesinin önü açıldı.
KHK ile Özel Çevre Koruma Kurumu kapatıldı, bunun yerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü (TVKGM) kuruldu.
Milli Parklar, Tabiat Koruma Alanları, Tabiat Anıtları, Tabiat Varlıkları, Doğal Sitler, Sulak Alanlar ve Özel Çevre Koruma Bölgeleri’nin tespit, tescil ve ilanı bu genel müdürlüğe bırakıldı.
TVKGM’ne, koruma altına alınması gereken alanları kullanıma, yapılaşmaya ve işletmeye açma, imar planlarını yapma, tabiat varlıkları, doğal, tarihi, arkeolojik ve kentsel sitler ile koruma statüsü bulunan diğer alanların hangi idare tarafından yönetileceğine karar verme gibi denetimsiz çok geniş yetkiler tanındı.
KHK ile artık meraların korunmasından da vazgeçildi, meraların kullanım amacıyla geçici yerleşime açılması sağlandı, turizm merkezleri ile kültür ve turizm gelişim bölgeleri kapsamında kalan kısımları ise ot bedeli dahi alınmaksızın tahsis amacı değiştirildi.
Daha önce Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sorumluluğunda olan ve kısmen özerk olan Kültür Varlıklarını Koruma Kurulları’nın yetki ve denetiminde olan Tabiat Varlıkları ve Doğal Sitler altı ay içerisinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredildi.
Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonu ile Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonları kuruldu. Gündemi bakanlık tarafından hazırlanan üyelerinin çoğunluğu bürokratlardan oluşan Koruma Yüksek Kurulu, doğal varlıkları koruma yerine, yapılaşmaya, işletmeye açmayı görev bildi."
Haber Kaynak/Alıntı: Yeşil Gazete