Sosyal medyada olmak ya da olmamak!
Özge Mergen *
Bu yazıyı yazdığımı bugün sosyal medyada duyuracağım. İşim gereği kullandığım bir mecradır. Benim işimle ilgili gelişmeleri ve psikolojik bilgileri paylaştığım bu mecra, eğlenmek, gündemi takip etmek, meraklı olduğunuz bir konuya ilginizi sürdürmek, insanlarla tanışmak, onları kendinizden haberdar etmek, beğenilmek ya da kafanızı dağıtmak için de kullanılabilir. Siz sosyal medyayı bunlar için kullanırken evde, iş yerinde ve arkadaş ilişkilerinde de her şey yolunda gidiyorsa onu bugüne kadar yaptığınız gibi kullanmaya devam edebilirsiniz. Bu yazı sosyal medyada fazlaca vakit geçiren, bu nedenle günlük hayatında aksamalar yaşayan ve kullanmaya fırsat bulamadığı durumlarda dayanamayacağı kadar huzursuzlananlar için.
İlgi çekmek, sevilmek, beğenilmek, onaylanmak, kabul görmek, merakı doyurmak gibi bazı insani ihtiyaçlar var ki bunlar hepimiz için çok temel. Bu ihtiyaçlar gündeme geldiğinde onları mümkün olan en kestirme şekilde karşılamak uygundur. Sosyal medya erişilebilirliğiyle ve kolay kurallarıyla bu kestirme yollardan biridir. Burada merakı doyurmak için bir kaç fotoğraf kaydırmak ya da bir etiket aratmak yeterlidir. Beğenmek beğenilmek bir kırmızı kalbe, bir özlü söze ve iyi editlenmiş bir poza bakar. Kahvaltıyı, şiiri, güzel fotoğrafları, yiyip içmeyi, işini ve işini seven insanları seven herkes sevilir, kabul edilir. Burada rezil olmak, utanmak, onaylanmamaktan endişe etmek son paylaşımı silene ya da bir sonraki paylaşımı yapana kadar sürer. İçinde kalmak istemediğiniz her duyguyu istediğiniz kadar çabuk geçiştirebilirsiniz.
Üzüntü, endişe, öfke ve utancı mutlu olmak ya da gurur duymak gibi ah olsa da hissetsem diye istekle karşılamayız. Acıdan uzaklaşma ve hazza yaklaşma eğilimimiz olduğu için, aksini nasıl yapacağımızı bu güne kadar öğrenmemişsek, bu duyguları hissettiğimiz her hangi bir durumu bir an önce sonlandırmak ve duygusunu da geçirmek isteriz. Tüm aşırı kullanımların en önemli açıklayıcısı budur. Bütün hadise nasıl deneyimleyeceğimizi bilmediğimiz bir duyguya duyarsızlaşmaya ya da onu geçiştirmeye çalışmakla ilgilidir. Çok küçük bir çocuğun bir yeri acıdığında onun acısını nasıl da dikkatini dağıtarak geçiştirdiğimizi hatırlayın. Eline bir oyuncak vererek ya da ses çıkararak dikkatini acıdan almasına ve onun için sağladığımız bu uyaranlara vermesine çalışırız. Bilimsel olanı içeriden de biliriz. Dikkat yoğunlukla bir yere yönlendirilmişse aynı yoğunlukla başka bir yerde olamaz.
Her sabah öfleye pöfleye gittiğiniz işinizin artık size iyi gelmediğini ve oradan ayrılmanız gerektiğini fark edip harekete geçmek yerine, mesai saatleri boyunca dikkatinizi twittera vererek dağıtırsınız. Böylece yeni bir iş aramak için yapacaklarınızın, yeni bir iş yerinde tutunacak yeterliliğe sahip olup olmadığınızı düşünmenin ve istifa sürecinde yaşayabileceğiniz sürtüşmelerin endişesinden kendinizi korumuş olursunuz. Kendinize bakıp beğenmediğiniz yanlarınızı görmek ve kendinizi yermek yerine bir alış veriş sitesinde beğeneceğiniz pek çok şeye uzun uzun bakabilirsiniz. Böylece dikkatinizi hem beğenilmemenin utancından , hem de ne yönde değişmek istiyorsanız o yönde harekete geçmenin zorluklarından uzak tutmuş olursunuz. Salonda yanınızda oturan mutsuz eşinize neyi olduğunu sormak, kendinizle ilgili bir cevap almak, aranızdaki sorunu çözmek için hem onu dinleyip söylediklerini duymaya izin vermek hem de sizin için ne kadar zor olursa olsun kendi duygunuzdan bahsetmek yerine ikiniz de telefonlarınızın içinde kaybolabilirsiniz. Böylece birbirinizi anlamamanın ve anlaşılmamanın üzüntüsü, uzlaşana kadar deneyeceğiniz türlü yöntemlerin işe yaramamasının getireceği hayal kırıklığı o an o salondan çıkıp gidiverir.
Bir yandan sosyal medya kullanımının günlük hayatı olumsuz yönde etkileyecek boyutlara hangi yollarla ulaştığını anlatırken bir yandan da daha farklısını nasıl yapabileceğimizi anlatıyorum aslında. İki önemli konu var. Bunlardan ilki temel insani ihtiyaçlarınızın farkında olmak ve bu ihtiyaçları günlük hayatta karşılamanın daha çok yolunu yaratmayı öğrenmek. O günlerde gündemde olan ihtiyaçlarımızı ne kadar kolay fark edebiliyor ve karşılamak için ne kadar çok seçenek üretebiliyorsak o kadar doyumlu ve akışkan bir yaşamımız oluyor. İkinci konu da tüm duyguların insan için olduğu gerçeğini, duyguları olumlu olumsuz diye ayırmak ve bir kısmından kaçınmak yerine hepsini anlamaya çalışmanın daha kıymetli olduğunu hatırlamak. Sosyal medyada fazlaca vakit geçirdiğinizi düşündüğünüz günlerde kendinize bu iki şeyi sorabilirsiniz: Şu anda hangi ihtiyacı karşılamak için buradayım ve dikkatimi sürekli buraya vermiyor olsaydım nereye vermem neyle ilgilenmem gerekecekti? Kendinize verdiğiniz cevapların size dikkatinizi yönlendirebileceğiniz yeni yollar açması ümidiyle.
(*) Klinik Psikolog