Menu
22 Mart 2018

15 milyon dolara başkanlık garanti!

Sebla Kutsal
 
Teknolojinin kendi şeytanlarını ürettiği, parayı bastıranın demokrasiyi üstüne göre diktirdiği bu yeni sisteme karşı koyabilmek için ne yapabiliriz?


AYKIRI AKADEMİ - HABER

Ne zaman birileri çıkıp "demokrasi tehlikede" dese, aklıma Charles Bukowski'nin ünlü cümlesi gelir: "Diktatörlük ile demokrasi arasındaki fark; demokraside önce oy kullanır sonra emir alırsınız, diktatörlükte vaktinizi oy vermekle harcamazsınız."

Kişisel düşüncem Bukowski'ninkinin görüşüne yakın. Demokrasi benim için Antik Yunan'da kalan hoş bir ütopya. İnanmak istediğimiz, inanmaya ihtiyaç duyduğumuz bir şehir efsanesi...Yine de, Facebook'un da müdahil olduğu Cambridge Analytica skandalının, demokrasi illüzyonunun dağılmasında önemli dönüm noktalarından biri olduğunu, bu nedenle beni bile rahatsız ettiğini inkâr edemem.


Bilmeyenler için, söz konusu skandalın kısa özeti şöyle:

ABD'de Facebook hesabı bulunan ve sosyal medyada az çok varlık gösteren 50 milyon kişinin profil bilgileri, Cambridge Analytica adlı İngiltere merkezli seçim danışmanlığı firması tarafından, 2016'da ABD'de düzenlenen başkanlık seçimlerinin Donald Trump lehine sonuçlanması için kullanıldı. Bunu kimden öğreniyoruz? Cambridge Analytica'nın görevden alınan CEO'su Alexander Nix'ten... Nix bunu, Channel 4 televizyonunun yayınladığı gizli kamera görüntülerinde itiraf ediyor ve ekliyor: "Siyasetçilerin itibarını sarsmak için 'aşk tuzakları' da hazırlayabiliriz."


Sistem tam olarak nasıl işledi?

Cambridge Analytica internetten topladığı veriyi kullanarak, seçim kampanyalarına yön veren bir danışmanlık şirketi. Seçmenlerin sosyal medyadaki aktivitelerini, teknolojinin en son "nimetlerini" kullanarak değerlendiriyor, onların 'psikografik' profillerini oluşturuyor ve bu kullanıcıların önüne, zamane pazarlamacılarının çok sevdiği "kişiselleştirilmiş içerikleri" getiriyor. Tahmin edersiniz ki, bu içerikler seçmeni, kimi seçeceği konusunda ustaca manipüle ediyor. Misal, siz istihdam sorununu kafaya takmışsınız, önünüze pat diye Trump'ın işsizlikle ilgili çözüm önerileri düşüveriyor. Tıpkı, sizi X marka deterjanı satın almaya, Y kursuna başlamaya yönlendiren içerikler gibi…



'Psikografik' profil nasıl oluşturuldu?

Akademisyen Aleksandr Kogan'ın şirketi Global Science Research'ün 2014'te geliştirdiği "thisisyourdigitallife" isimli uygulama, Facebook kullanıcılarına bir miktar para karşılığında psikolojik bir test sundu. Testi yapanların ve bu kişilerin arkadaşlarının bilgilerine erişmeyi sağlayan uygulama sayesinde 50 milyon Facebook profilinin verileri toplanmış oldu. Kogan bu verileri Cambridge Analytica'ya sattı. Veriler, danışmanlık şirketinin seçim tercihlerini etkileyecek bir yazılım geliştirmesine olanak verdi. Londra merkezli Cambridge Analytica, İngiltere'nin AB'den çıkıp çıkmama kararını belirleyen Brexit oylamasına da etki etmekle suçlanıyor.


Facebook bu sahtekârlığın neresinde?

Facebook bu pisliğe bile isteye mi bulaştı henüz net değil. Facebook yetkilileri sorumluluk almıyor ve kötüye kullanımdan haberdar olmadıklarını tekrarlayıp duruyor. Şirket, Kogan'ın geliştirdiği uygulamayı 2015 yılında yasaklamış ve bu yolla sağlanan verinin imha edilmesi kararı alınmış. Cambridge Analytica da, Facebook'un bu uyarısıyla verileri sildiğini iddia ediyor. Borsada yere çakılan Facebook'un skandaldaki payı önümüzdeki süreçte netlik kazanacaktır, zira Facebook kurucusu ve CEO'su Mark Zurkerberg ABD'li senatörler, İngiltere ve Avrupa Birliği parlamentoları tarafından ifade vermeye çağırıldı.



Cambridge Analytica skandalı neden önemli?

Trump'ın başkanlık kampanyasının en büyük bağışçılarından Robert Mercer, Cambridge Analytica'ya kuruluşu sırasında 15 milyon dolar mali kaynak sağlamış. Bugün, bu bağışın ne kadar isabetli bir "yatırım" olduğunu anlaşılıyor. Geldiğimiz noktada, teknolojinin karanlık güçlerinin dünyanın her yanında "parayı bastıran" siyasetçilerle işbirliği yapmasının ve ülkelerin geleceğini belirlemesinin ne kadar mümkün olduğunu görüyoruz. Tekrar vurgulamak isterim; danışmanlık şirketinin de belirttiği üzere, bu hile sistemi dünyanın her yerinde uygulanabilir!

En zengin, en güçlü, en kirli ve en kibirlilerin iktidar olduğu yüzyılın, teknolojinin ışığıyla "aydınlanan" yeni bir dönemine resmen girmiş bulunuyoruz. Büyük verinin, sosyal medyanın, internette bizi sürekli takip eden algoritmaların, aklını kötüye kullanan akıllı teknolojilerin tehlikeleri uzun süredir yazılıp çiziliyor. Bu skandal ile ihtimal dâhilindeki olumsuz senaryolardan birini yaşamış olduk.


Bundan sonra ne değişir?

Öncelikle hukuki süreci takip edip sonuçlarını gözlemlemek gerekir. Bu olaydan devletler ne gibi sonuçlar çıkarır, ne gibi önlemler alır bekleyip göreceğiz. Bireysel tepki bazında #DeleteFacebook (Facebook'u Sil) kampanyası başladı ve hızla yayılıyor. Bizim gibi "kaderci" coğrafyalarda böyle bir hareketin çok etkili olacağını açıkçası düşünmüyorum. Demokrasi masalına bizden daha bağlı olan -demokrasiye kısmen yaklaşan- ülkelerde ise, hesabını donduran kullanıcı sayısı Facebook'un canını sıkacak oranlara çıkabilir.

Tepkimiz bu kadarla sınırlı kalırsa, sorunun Facebook’tan ibaret olmadığını, "yeni dijital hayatlarımız" ile ilgili olduğunu gözden kaçırmış oluruz. Kişisel görüşüm, bizleri devletlere ve şirketlere karşı koruyacak yegâne gücün yine sivil inisiyatifler olacağı şeklinde. Gelecek yıllarda, teknoloji şirketleriyle siyasi partiler arasına sıkışıp kalan özel yaşam alanlarımızın çevresine dikenli teller örmemiz için bizleri örgütleyecek yeni sivil toplum kuruluşlarının ortaya çıkması kuvvetle muhtemel.


McNamee: Kriz Facebook’u yok edebilir

Hâlihazırda örnekleri bulunan bu kuruluşlardan biri, eski -tövbeli- Facebook ve Google çalışanlarınca hayata geçirilen The Center for Humane Technology. Bir zamanlar Zuckerberg’ün akıl hocası olan, şimdi ise teknoloji bağımlılığına karşı savaşan bu derneğe danışmanlık yapan Roger McNamee’nin Cambridge Analytica skandalı akabinde, CNN’den Christiane Amanpour’a yaptığı açıklama geleceğin nasıl şekilleneceğine dair ipuçları veriyor. McNamee’ye göre, neredeyse bir yıldır vakıf olduğu bu soruna halkla ilişkiler problemiymiş gibi yaklaşan Facebook büyük hata etti ve bu güven krizi Facebook’u yok edebilir.

Facebook yok olursa, onlarca dişliden oluşan sistemin sadece bir dişi kırılmış olur. Önemli olan, parayı bastıranın başkanlık koltuğunu kaptığı, etik değerlerin yok sayıldığı, teknolojinin kendi şeytanlarını ürettiği bu yeni sisteme karşı koyabilmek. Bunun için de, elimizde sivil irade ve örgütlenme gücünden daha keskin bir silah yok!

 

 


Herkes bilsin