Sultanahmet Mitingleri
‘Binlerce ses, bir uğultu halinde,“Yemin ediyoruz,” diye cevap verdi. Gök gürlemesini andıran insan sesleri yükseliyor ve Halide’nin ayaklarının altındaki kürsüyü sarsıyordu. Aynı zamanda, İtilâf Kuvvetlerine bağlı uçaklar, minarelerin arasında uçuyor, kalabalığı teftiş eden bir polis vazifesini görüyordu. Adeta bir dev an gibi vızıldayan bu makineler, bizi korkutmak istiyordu. Fakat hiç kimse maddî bir kuvvetten haberdar değildi. Herhangi bir halkın yüreğine ölüm korkusu üstünde bir his gelebilir. İnanıyorum ki, o gün, şayet uçaklar ateş açmış olsaydı, bu yeni mücadele ruhu ile kendinden geçen halk bundan haberdar olmayacaktı.’ (*)
Birinci Dünya Savaşı sonrası 15 Mayıs 1919’da İzmir işgal edilmiştir. Dünya savaşı yerine emperyalist savaş demek daha doğrudur aslında. Kabul edildiği üzere bir paylaşım savaşıdır söz konusu olan. Tam da bu sebeple, Yunanlıların işgaliyle yurtta büyük bir infial yaşanır. İşgalcilere karşı halk ayaklanmıştır. Baskılara rağmen 23 Mayıs 1919 Cuma günü Sultanahmet Meydanı’nda miting düzenlenir.
Uyanmış bir halkı hangi güç durdurabilir?
İşgalci İngilizler halkı korkutmak isterler. İstanbul semalarında uçaklarını uçururlar. Ancak isyan eden, boyun eğmeyen ve Samsun’dan bağımsızlık mücadelesine kalkmış Kuvva-yi Milliye’ye destek olacak 200.000 kişi meydana gelmiş ve mitinge katılmıştır. İstanbul’un o yıllarda nüfusunun 1 milyon olduğunu düşünecek olursak ne kadar büyük bir kitlenin bir araya geldiği daha iyi anlaşılabilir. Bundan tam 97 yıl önce bugün, Sultanahmet Meydanı tarihi bir mitinge ev sahipliği yapmıştır.
Halide Edip Adıvar da oradadır...
Sultanahmet Meydanı’nın tarihi tanıklığından önce de işgali kınamak ve direnişi yaymak için Fatih, Üsküdar–Doğancılar ve Kadıköy mitingleri gerçekleştirilmiştir. Sultanahmet Mitingleri ise 23 Mayıs 1919, 30 Mayıs 1919, 10 Ekim 1919, 13 Ocak 1920 tarihlerinde olmak üzere dört kez yapılmıştır. Her bir mitinge, 150–200 bin kişi civarında katılım olmuştur. Mehmet Emin Yurdakul, Halide Edip Adıvar, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Rıza Nur, Selim Sırrı Tarcan, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Fahreddin Hayri Bey, Kemal Mithad, Şükûfe Nihal Başar gibi birçok tanınan kişi katıldı ve işgallere karşı halk direnişini savunan konuşmalar yaptılar. İtilaf Devletleri’ne muhtıralar verdiler. Mitinglerin yankıları Anadolu'da camilerde yapılan hutbelere kadar uzanması, yurt çapında milli bilincin uyanmasına destek oldu.
23 Mayıs 1919 tarihinde düzenlenen Sultanahmet Mitingi'nde, Fahrettin Hayri Bey, Mehmet Emin Yurdakul, Selim Sırrı Tarcan, Dr. Sabit Bey ve Halide Edib konuşmuştur. Özellikle Halide Edip Adıvar'ın nutku kalabalığın üzerine büyük bir tesir yapmıştır.
‘O zaman 35 yaşlarında bulunan Halide Edip Adıvar o günkü hislerini şöyle anlatır:
“Sultan Ahmet Meydanına Fuat Paşa Türbesi sokağından girdim. Yanımda kaç kişi vardı, beni kim götürüyordu, bilemiyorum. Kalbim o kadar atıyordu ki, yürürken sallanıyordum. Fakat meydanın başına gelip de kalabalığı görünce, bana sükûnet geldi. Sultan Ahmet Camii’nin minareleri, mavi boşluğa yükselen İlâhî bir sanatkârın elinden çıkmış beyaz neyler gibiydi. Minarelerin dar şerefelerinden, siyah bayraklar havada dalgalanıyordu. Camiinin önünde, yerde, yüksek bir kürsü vardı. O da siyah bir örtü ile kapalıydı. Kürsünün önünde [Amerika Cumhurbaşkanı] Wilson’un on ikinci prensibini temsil eden bir yazı vardı. Sade meydanda değil, tâ Ayasofya’ya kadar insan doluydu. Halk o kadar sıkışmıştı ki, hareket edemeyecek bir halde idi. Askerler, kalabalığın iki yüz bin kişi olduğunu söylüyorlardı.
Bu, kımıldanamayacak kadar sıkı olan kalabalıktan başka, camiin demir parmaklıkları, damlar, cami kubbeleri dahi insanla doluydu. Nasıl o kürsüye yaklaşabildim, farkında değilim. İki yanımda, iki önümde dört süngülü asker, bana yol açıyordu. Bunların gösterdiği bir kardeş sevgi ve itinasını ömrüm oldukça unutamayacağım. Acaba, bunlardan, beni oraya götürmeleri istenmiş miydi?
Yoksa, kendi kendilerine mi gelmişlerdi, bilmiyorum. Kürsünün önüne geldiğim zaman, hayatımın en önemli dakikalarından birini hissettim. Vücudumun her zerresi elektriklenmiş gibiydi. Bu hal, herhangi bir zamanda beni derhal öldürebilecek kudretteydi. Fakat o an benim için unutulmaz bir tecrübedir. Çünkü hiç sesi çıkmayan bu iki yüz bin kişinin ızdırabını bana aşılamıştı…
Bu konuşmamın bir cümlesi millet arasında vecize yerini aldı: “Milletler dostumuz, hükümetler düşmanımızdır.”
Halide, onların aşağıda söyleyeceğim esaslara bağlı kalacaklarına iki defa yemin etmelerini teklif etti: (1) İnsanlık adalet ve esaslarına sadık kalmak, (2) Herhangi bir şart altında olursa olsun, hiçbir kuvvete boyun eğmemek.
Binlerce ses, bir uğultu halinde,“Yemin ediyoruz,” diye cevap verdi. Gök gürlemesini andıran insan sesleri yükseliyor ve Halide’nin ayaklarının altındaki kürsüyü sarsıyordu. Aynı zamanda, İtilâf Kuvvetlerine bağlı uçaklar, minarelerin arasında uçuyor, kalabalığı teftiş eden bir polis vazifesini görüyordu. Adeta bir dev an gibi vızıldayan bu makineler, bizi korkutmak istiyordu. Fakat hiç kimse maddî bir kuvvetten haberdar değildi. Herhangi bir halkın yüreğine ölüm korkusu üstünde bir his gelebilir. İnanıyorum ki, o gün, şayet uçaklar ateş açmış olsaydı, bu yeni mücadele ruhu ile kendinden geçen halk bundan haberdar olmayacaktı.’ (*)
(*) www.ismailhakkialtuntas.com adresinden alıntılanmıştır. Verilen kaynak adı: Nejat MUALLİMOGLU, Dünyayı Sarsan Konuşmalar, Avcıol Basım Yayın, 2007, İstanbul Sh: 259-267