Menu

Erdoğan’ın yeni stratejisi; muhalefet lideri tavrı

Muhalefetin görevini de üstlenmiş olan post modern bir başkan, onun sarayı ve çevresi çerçevesinde yeni bir süreç yaşıyoruz.


AYKIRI AKADEMİ – ANALİZ – Enver Aysever

Çok ilginç bir süreç yaşıyoruz, sıkça söylüyorum. Bir tanesi de geçtiğimiz günlerde gerçekleşen, AKP genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “muhalefet etmek gerekirse, onu da ben ederim” yaklaşımıydı.

İstanbul’un 25 yılına imza koymuş olan Milli Görüş Hareketi ve sonrasında doğrudan gömleği çıkartmış olan bu ekol, İstanbul’a özellikle hepimizin yakından tanıdığı beton fetişizmini armağan etti. İstanbul gerçekten Roma, Bizans ve Cumhuriyet süreçlerinin mirasını yok edecek kadar kötü yönetildi. Bunu deprem sorununu da hesaba katarak söylüyorum tabi.

Recep Tayyip Erdoğan’ın “İstanbul’un bu halimde benim de payım var” sözleri, bir taraftan da görevden aldığı kendi belediye başkanına muhalefet etmeye başlaması, ardından da tüm Türkiye’deki belediye başkanlarına muhalefet etmeye başlaması; bir dönem ‘eğer memlekete komünizm gelecekse, onu da biz getiririz” sözüne gönderme yapılacak örnek halini aldı.

Gerçekten de Erdoğan’ın yeni stratejisinin ‘muhalefet lideri tavrı’ olduğunu görüyoruz. Kuvvetle muhtemel şu anlayıştan hareketle değerlendirme yapıyor: ‘Başkanlık seçimine giderken karşımda bütün dünya var, ben tekim ve milletim bana sahip çıkar.’

AKP’nin bugüne kadar kent kültürü kapsamındaki suçlarını da (buna düşünsel suçlar, ifade özgürlüğü ve benzeri suçlar da eklemlenebilir) ‘ben iyiyim onlar kötü’ türünde bir anlayışla ortadan kaldıracak gibi görünüyor. Ya da böyle bir strateji ile ‘kendini’ konumlandıracak gibi görünüyor.

Demem o ki, Türkiye’de çok ilginç bir durumla karşı karşıyayız. Muhalefetin görevini de üstlenmiş olan post modern bir başkan, onun sarayı ve çevresi çerçevesinde yeni bir süreç yaşıyoruz. Biraz gülümseyerek söylersek, bunu da gördük ya, AKP döneminde hayaldi gerçek oldu.


Herkes bilsin